[ Kurdî   English   Francais                                 PROLETER DEVRÝMCÝLER KOORDÝNASYONU (PDK)  20-01-2025 ]
{ komunistdunya.org }
   Açýlýþ_sayfanýz_yapýn  Sýk_Kýllanýlanlara_Ekle

 Site Menü
   Ana Sayfa
   Devrimci Bülten
   Yazýlar / Broþürler
   Açýklamalar
   Komünist Hareketten
   Ýlerici / Devrimci       Basýndan
   Kitap - Broþür PDF
   Sanat
   Görüþler

 Arþiv - Ara
   Arþiv
   Sitede Ara

 Ýletiþim
   Baðlantýlar
   Önerileriniz

_ _
{ }


_ _
{ Son Yazýlar }
Devrimci ve Demokrat...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
EMPERYALÝZM VE TÜRKÝ...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrýmcý Bülten Sayý...
Devrýmcý Bülten Sayý...
Devrýmcý Bülten Sayý...
Devrýmcý Bülten Sayý...
Devrýmcý Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
Devrimci Bülten Sayý...
_ _
{  KOMÜNÝZM VE PARTÝ -1- (K. Erdem) }
| Yazýlar-BroþürlerÖNSÖZ

Elinizdeki bu broþür, parti sorunu üzerine, Devrimci Bülten’nin çeþitli sayýlarýnda deðindiðim ve ele almaya çalýþtýðým bazý makalelerin derlemesinden oluþmaktadýr. Onun için broþürün bütün bölümleri arasýnda hem tam bir matýksal bütünlük yoktur hem de bazý noktalarýn bir kaç defa tekrarý sözkonusudur. Ama bütün bunlar, broþürün parti sorununda ortaya koymak istediði temel prensipleri gölgelememektedir.

Makaleler, çeþitli zamanlarda ve sorunun çeþitli yönlerini ele alarak yazýldý. Makalelerin ne zaman yazýldýðý ve Devrimci Bülten’in hangi sayýsýnda yayýnlandýðý her makalenin sonunda belirtilmiþtir.

Broþürün ana konusu, Türkiye komünÝst ve iþçi hareketinin özlemini duyduðu ve þu anda ki komünist politikanýn en acil sorunu olan Komünist Partisi’nin inþaasýnýn temel ideolojik ilkelerinin ortaya konulmasýdýr. Partinin pratik örgütlenmesi ve inþaasý, ancak ve ancak ideolojik düzlemde sorunun çözülmesi ile mümkündür. Sorunun net bir açýklamasý ve çözümü olmaksýzýn, bu yöndeki pratik çalýþmanýn sürekli olarak, tarihsel deneyim ve tecrübenin göstermiþ olduð gibi, tasfiyeci bir biçime bürünmesi kaçýnýlmazdýr.

Ama broþür, parti sorununun bütün ideolojik sorunlarýný ele almada da eksiktir. Herþeyden önce eksikliði üç noktadadýr: Birinci olarak, “Komünist siyaset ile Ekonomist-Sendikal Siyaset” arasýndaki genel ilkeleri ele almadýðý ve Türkiye özgülünde göstermediði için; Ýkinci olarak, ”Komünist-Devrimciler Örgütü ile Ýþçiler Örgütü” arasýndaki genel ilkeleri ele almadýðý için; ve üçüncü olarak da, “Bütün Türkiye’yi kapsayan yasadýþý bir siyasal gazete planý”ný ve bu siyasal gazetenin iþleyiþini, rolünü ve partinin inþaasýndaki tarihsel yerini ve önemini ele almadýðý içindir.

Bu son nokta ile ilgili olarak kýsa bir açýklama yapmakta fayda vardýr.

Merkezinde profesyonel devrimciler örgütünün olduðu bir partinin yaratýlmasýnda, “yasadýþý siyasal gazetenin” nasýl bir rol oynayacaðý sorunu, komünist hareket içerisinde bir ilke sorunudur. Yine bu aracýn, komünist aydýnlar ile iþçi sýnýfýnýn ileri katmanýnýn kaynaþmasýnda nasýl bir rol oynayacaðý da bir ilke sorunudur. Tam da bu nokta Türkiye komünist hareketi içerisinde büyük bir tasfiyecilik yaþanmaktadýr. Bu tasfiyeci eðilimin somut biçimlerini TÝKB, TKÝP, MLKP, Bolþevik Parti, DPG (MAYA) vb. oluþturmaktadýr. Bu broþürde bu noktadaki bazý yanlýþlara ve tasfiyeci ilkelere deðinilmiþse de bunlarýn detaylý bir analizi ve eleþtirisi sonra yapýlacaktýr. Örneðin son makaledeki DPG (MAYA) eleþtirisi, yukarýdaki bütün örgütler için geçerlidir.

Bir diðer önemli ve belirtilmesi gereken nokta þudur: Yasadýþý ve gizli bir siyasal gazete ile partinin temelini atma taktiði, Türkiye komünist hareketi içerisinde, ilk olarak bize ait olan bir görüþ deðildir. Bu ilkeyi Türkiye komünist hareketi içerisinde ilk ele alan ve belirten A. H. YALAZ’dýr. YALAZ, 5 Ocak 1989 tarihinde yazmýþ olduðu “Yayýn Organý-Örgüt Diyalektiði” adlý makalesinde (Bu makale Devrimci Bülten’nin 26. sayýsýnda tarafýmýzdan tekrar yayýnlanmýþtýr) bunu çok net bir þekilde ortaya koymuþtur. Yani bizim bu noktadaki görüþümüzün yeni olmadýðý ve Türkiye komünist hareketi içerisinde daha önceden ele alýnmýþ ve iþlenmiþ olduðunun altý çizilmelidir. Bu noktada yeni olan þey, bu ilkenin ilk defa politik bir örgütün pratik çalýþmasýnda kendisine ilke edinilmesidir.

Son olarak bir noktaya deðinmek gerekmektedir. O da, broþürün son makalesiyle ilgilidir. ”Oportünizm ve Partini Ýnþaasý” makalesi, Devrimci Parti Güçleri platformunu eleþtiren uzun bir makalenin bir bölümüdür. Bu makalenin yayýnlanmasýndan sonra, DPG’li arkadaþlar, kendilerine bu noktada haksýzlýk yapýldýýný belirttiler. Yani bu noktada kendilerine yapýlan eleþtirinin doðru olmadýðýný, aslýnda kendilerinin de ayný fikirde ve düþüncede olduklarýný ve hatta bir kaç makalede bunu ele aldýklarýný belirttiler. Ancak bu noktada þunu belirtelim, biz DPG platformunu eleþtiren makalede tek teorik yazýlara bakmadýk ama DPG’nin mevcut pratiðini de gözönünde bulundurduk. Ve bu noktada DPG, hiç tartýþmasýz diðer oportünist ve tasfiyeci örgütler ile ayný kulvardadýr.

Makalelerde bazý düzeltmeler ve güncelleþtirmeler yapýlmýþtýr. Ama genelde yazýldýðý dönemdeki içeriklerine uygundurlar.

20 Ekim 2002
K. ERDEM



ÝKÝNCÝ BASKIYA ÖNSÖZ

Broþürün bu ikinci baskýsý birinci baskýnýn aynýsýdýr. Yalnýzca bu baskýya “VI. “ bölümü ekledim. Bu bölüm, Ekim Devrimi’nin kýsa bir eleþtirisi olan “Sosyalist Devrim ve Uluslararasý Tekelci Sermaye Karþýsýnda Tutum Sorunu“ adlý makalenin bir parçasýdýr. Bu parçada Bolþevik Parti tipinin ne olduðu biraz farklý bir þekilde ve biraz da ayrýntýlý olarak ele alýnmýþtýr. Bu broþürün konusuna uygun olduðu için broþürün bu baskýsýna eklemeyi uygun gördüm.

25 Nisan 2008
K. ERDEM




I. DEVRÝMCÝ KOMÜNÝZMÝN EN ACÝL GÖREVLERÝ

Devrimci komünizmin en acil ve en baþta gelen görevi faþist diktatörlüðün parçalanmasýdýr. Ama bu görev devrimci hareket ve aydýnlar tarafýndan o kadar yanlýþ anlaþýlmaktadýr ki “hemen yýkmak için harekete geçilmesi” anlamýnda yorumlanmaktadýr. Bu görevin faþist diktatörlüðün yýkýlmasýnýn örgütlendirilmesi ve bu temelde devrimci teorik, siyasal ve örgütsel görevlerin ön plana alýnmasý gerektiði ve devrimci sýnýfa bu temelde siyasi bilinç taþýnmasý gerektiði bir türlü anlaþýlmamaktadýr.

Bu devrimci görevin geri plana itilmesi, hareketi aþamalý örgüt ve siyaset anlayýþýna götürerek Türkiye’ye özgü bir ekonomizmi ortaya çýkarmýþtýr. Yani devrimci araçlardan önce reformist örgüt araçlarýný ve devrimci siyasetten önce reformist siyaseti ön plana çýkarmýþtýr.

Devrimci hareketin þu andaki durumu tam bir daðýnýklýktýr. Bu daðýnýklýk ise kendisini legal çevrelere sýkýþma ve bundan dolayý birbirinden ayrý ve baðýmsýz küçük adacýklar þeklinde varolma vede sürekli bir devrimci faaliyetin olmayýþý biçiminde göstermektedir. Ve böylece bu hareketin belirli bir legal alan ve çevre içerisine, üstelikte parçalanmýþ bir þekilde hapsolmasý, devrimci hareketin devrimci taleplerle örtüþememesine neden olurken, devrimci bir örgütün oluþturulmasý ve saðlamlaþtýlmasý gereksinimini de ortaya çýkarmýþtýr. Fakat bu ihtiyaç “pratik” faaliyet içerisine boðulan devrimci önderler tarafýndan pek yeterince teorik bilince çýkarýlamamýþtýr. Yeterince teorik aydýnlatýlmadan yoksun olan kaba ve dar pratik, hareketi yanlýþ bir yola sokmuþtur.

Bizdeki ekonomizm ve Bernsteinizm eðilimi Türkiye’nin kendine özgü koþullarýna bürünerek ortaya çýkmaktadýr. Oportünizmin bu eðiliminin kendisini ortaya koyuþ biçimi, proleteryanýn politik görevlerinin arka plana itilmesi temelinde olmaktadýr. Ama bu arka plana itiþ “legal marksizm”de açýktan açýðayken, devrimci hareket içerisinde sosyalizm ve devrimci laflar biçimine büründürülerek yapýlmaktadýr.

Politik görevlerin arka plana itiliþi, proleteryanýn tarihsel hareketinin sýnýrlarýnýn, siyasal ajitasyon ve örgütlenme düzeyinde daraltýlmasý biçiminde ortaya çýkmaktadýr. Devrimci hareketin yaptýðý en büyük hata, siyasal ajitasyonun kapsamýný ve örgütsel araçlarýn biçimini burjuva demokrasisine uyarlamasýdýr.

Komünizmin kendisini burjuva demokrasisine bu uyarlamasý, kaçýnýlmaz bir þekilde kendisini iþçi sýnýfý hareketine yardým etme anlayýþýna götürmüþtür. Böylece iþçi sýnýfý sosyalist ve politik görevleri hakkýnda yeterince eðitilememiþ ve aydýnlatýlamamýþtýr. Ve yine diðer taraftan komünizm, iþçi sýnýfý hareketinden de kopuktur. Devrimci mücadele, bir avuç aydýnýn iþi olmuþtur ama çoðu zamanda bu mücadele proleteryadan ziyade, halk içerisindeki baþka katmanlar (özellikle küçük-burjuvazi) için yapýlmýþtýr. Ýþçi sýnýfý komünizm tarafýndan devrimci mücadele içerisine çekilememiþtir.

Peki bu niçin böyle olmuþtur?

Bunun nedenini Türkiye’de komünist hareketin tarihsel geliþiminden aramak gerekir. Bu durumu kýsaca üç ana noktada özetleyebiliriz:

1-)1970’lerdeki Türkiye’nin sosyoekonomik, siyasal ve askeri durumuyla, günümüz Türkiye’si arasýnda muazzam bir farkýn ortaya çýkmasý. 1970’lerdeki ekonomik, siyasi ve askeri merkezileþmenin bu kadar geliþmemiþ oluþu, siyasal propaganda ve ajitasyonun kapsamýnýn daraltýlmadan, gevþek, reformist ve legal araçlarla geniþ kitleleri hareket içerisine çekmeye elveriþliydi. Kaldý ki bu tür örgütlenmenin yanlýþ olduðu bizzat 12 Eylül pratiði ile ortaya çýktý. 12 Eylül’den sonra, sistemin ekonomik ve siyasal merkezileþmesinin geliþmesi, gevþek ve legal araçlar üzerinde devlet otoritesinin muazzam derecede artmasýna neden oldu. Ama devrimciler ayný araçlarla ayný yolda ýsrar ettiler. Bunun sonucunda faþist devlet otoritesinin bu araçlar üzerindeki baskýsý yoðunlaþtý. Böyle olunca da devrimci hareket tek siyasal propaganda ve ajitasyonun kapsamýný daraltmakla kalmadý, örgütsel araçlarýný ve niteliðini de daraltarak genel olaral devrimci faaliyetin içeriðini de daralttý.

2-)Ama bu tek neden deðildi. Komünizm, küçük-burjuva popülist hareketlerin iþçi hareketinden kopuk (özellikle küçük-burjuva kýrsal kesimler, þehir küçük-burjuvalarý ve aydýnlarý arasýna sýkýþmýþ olmasýna) küçük-burjuva ideoloji ve siyasetine karþý geliþirken ve mücadele ederken, bu sefer de bütün dünya komünist hareketinin geliþiminde þu ya da bu þekilde rastlanan ve tam geliþmiþ bir komünizmden önceki çocukluk evresinin özelliklerini yansýtan ekonomizm eðilimine saplandý. Bu eðilim, devrimci komünist bir politika yerine, iþçi sýnýfýna reformist bir þekilde yönelme biçiminde kendisini göstermektedir. Toplumsal pratikleri genelde iþçi sýnýfý içerisinde burjuva demokrasisi sýnýrlarýný aþamamak þeklindedir. Popülizme tepki ve kuru uvriyerizm iþçi sýnýfýnýn orta ve geri katmanlarýnýn eðilimlerine takýlma þeklinde kendini gösterdi. Yani popülizmden ayrýþan ya da ayrýþmaya çalýþan sosyalizm, iþçi sýnýfý hareketinin burjuva-demokratik siyaset ve örgüt anlayýþýný aþamayan; taktik ve örgütsel araçlar bakýmýndan reformizm eðilimlerine hapsoldu. Burjuva demokrasisi zemini üzerindeki bu durum, devrimci komünist bir partinin yaratýlmasýný zaten olanaksýz kýlmaktaydý. Ve bugün de bu anlaþýlmamaktadýr.

Siyasal propagandasýný faþist diktatörlüðün yýkýlmasý düzeyinde yürüten bu hareket, siyasal ajitasyonunu burjuva-demokratik reformlara uyarlamýþtýr. Ve bütün sosyalizm ve komünizm laflarýna karþýlýk pratikte bu böyledir. Ve bu pratik burjuva demokrasisinin eðilimlerine hapsolduðu için komünist bir devrimci parti ihtiyacýný da sürekli yadsýmaktadýr.

3-)Ve en büyük hatamýz ve eksikliðimiz ise, hareketin bu parçalý, daðýnýk, ilkel ve amatörlüðünün tarihsel nedenlerini teorik olarak bilince çýkaramamýþ olmamýzdýr.

Bu noktada komünist hareketin tarihsel olarak bir üst düzeye yükseltilmesi için, herþeyden önce bunun bilincine varan önder kadrolarýn oluþmasý zorunludur.

Burjuva demokrasisinin siyaset, taktik ve örgüt anlayýþýnýn, sosyalist biçimde kavranmasý, bu burjuva dünya görüþünün iþçi sýnýfý hareketi saflarýnda sosyalizm biçiminde ortaya çýkmasý, günümüz oportünizmin temel özelliðidir. Ve üstelik hareketin bu dar görüþlülüðü bir örgüt teorisi haline sokulmakta ya da bu düzeye yükseltilerek, bu noktada yapýlacak en büyük hata yapýlmaktadýr.

Devrimci komünizmin görevi, siyasal ajitasyonun kapsamýný burjuva demokrasisi eðilimleri içerisine hapsetmek deðil, onu bu eðilimden kopararak, komünist ve devrimci bir siyasal ajitasyon ve örgüt düzeyine çýkarmaktýr. Bu görev devrimci komünizmin önüne ayný zamanda yeni devrimci taktik ve örgütlenme biçimleri koymasý anlamýna gelir.
Böylece görevimiz, komünizm ile iþçi sýnýfý hareketini burjuva demokrasisi bilinç (teorik, siyasal ve örgütsel olarak) düzeyinde deðil, komünist ve devrimci bir þekilde birleþtirmektir.

Komünizm, iþçi sýnýfý hareketine, hareketin bütün aþamalarýnda önderlik etmekle (yardým etmek deðil) ve bu harekete onun en acil (faþist diktatörlüðü parçalamak) ve nihai görevini (kapitalizmin kökünü kazýmak) kavratmak ve göstermekle yükümlüdür.

Komünizmin kendisini burjuva-demokratik reformlara uyarlamasý ve böylece iþçi sýnýfý ile komünizm arasýndaki kopuk ve parçalý durumun devam etmesine neden olmasý, kaçýnýlmaz bir þekilde iþçi hareketinin çeþitli burjuva akýmlarýn (faþizm de dahil) kuyruðuna takýlarak yozlaþmasýna neden olmuþtur.

Onun için komünizmin kendisini burjuva demokrasisi eðilimlerine uyarlayarak, iþçi sýnýfý hareketiyle buluþmaktan vazgeçmesi gerekmektedir. Bu görevi anlamayan kiþi, grup ya da örgütler, boðazýna kadar burjuva ideolojisi içerisine batmýþlardýr.

Her ülkede iþçi sýnýfý hareketiyle komünizm ayrý ayrý doðmuþtur. Ve ikisinin birleþmesi kendine özgü koþullar altýnda olmuþtur. Bizde de bu ikisinin birleþmesi teorik olarak bilince çýkarýlmasýna karþýn, bunun pratikte nasýl olacaðý ise bilince çýkarýlamamýþtýr. Bu birliðin pratik gerçekleþtirilmesinin teorik anlayýþý geliþtirilmemiþtir. Bundan dolayý bu süreç zordur ve tam teorik açýklamasý yapýlmadan pratik örgütlendirilmesi ise imkansýzdýr. Bunun için bu süreçte kuþkular, yalpalamalar, burun bükmeler, iftiralar beraber olacaktýr.

Devrimci komünizmin en baþta gelen görevi, komünist düþünceleri iþçi sýnýfý içerisinde yaymak ve bu sýnýfýn en ileri kesimini illegal ve gizli bir devrimci parti içerisinde birleþtirerek, komünist politik bilinci sýnýf içerisinde pekiþtirmektir.

Ama en büyük sapmamýz, hareketin kýsmi ve özel görevlerinden kaynaklanan ajitasyona saplanýp kalarak, asýl hedefimizin (faþizmin parçalanmasý ve kapitalizmin yýkýlmasý) örgütlendirilmesini unutmaktýr. Ve bu felaket hareketin hemen hemen bütün aþamalarýnda baþýmýza gelen bir durumdur.

Bizim en baþta gelen görevimiz iþçi sýnýfýnýn politik geliþimini ve örgütlenmesini saðlamaktýr. Peki bu ne anlama gelir?

Bunun anlamý, iþçi kitlelerini, sendika, dernek ve legal gazete çalýþmalarýndan ziyade, komünist siyasal örgüt içerisine çekmek, onun disiplini ve siyaseti anlayýþý altýna sokmak vede genel olarak onun dünya görüþü altýna almak demektir. Ama bu aþamada ancak sýnýfýn ileri kesimleri üzerinde bunu aðýrlýklý olarak gerçekleþtirebiliriz.

Ama bu görev, birinci olarak sürekli komplocu ve iþçi sýnýfýndan kopuk hareketler tarafýndan ve ikinci olarakta, politik ajitasyonu ve eylemi daraltan ve kendisini burjuva demokrasisinin eðilimlerine uyarlayan hareketler tarafýndan arka plana itilmektedir.

Bütün sözde devrimci örgütler iþçileri örgütlemek istiyorlar. Ama onlarý legal gazeteler, dernekler, sendikalar vs. kýsacasý gevþek burjuva örgütler içerisinde örgütlemek istiyorlar. Ama onlarý devrimci bir örgüt içerisinde, faþizme ve kapitalizme karþý örgütlemiyorlar. Ve bu görev, sürekli olarak birinciler uðruna geri plana itiliyor.

Ve biz iþçileri devrimci örgütten ve talepten (faþizmin parçalanmasý) önce onlarý legal ve gevþek araçlarla reformlar için örgütlemeye çalýþýrken, hareketi de zamanla bu ikincilerin tarihsel düzeyine uyarlýyoruz. Ya da hareket zamanla kaçýnýlmaz olarak bu eðilime faþist diktatörlük tarafýndan çekilmektedir. Ve böylece bu eðilime zorla sokulan hareket, devrimci bir siyaset ve örgüte olan angajmanýný da kaybetmektedir. Reform eðilimleri içerisine sokulan bir hareket, devrimci bir örgütü sürekli yadsýr. Ve onun için reformistlerin anti-kapitalist bir örgüt yaratma dertleri de yoktur.

Türkiye’de komünist hareket içerisinde reformizm iki türlüdür. Birincisi hem propaganda düzeyinde hem de ajitasyon düzeyinde reformisttir. Ýkincisi ise, propaganda düzeyinde olmasa da siyasal ajitasyon ve örgüt düzeyinde, yani hareketin pratik örgütlenmesi noktasýnda, kullanýlan araçlarýn hedefle doðru iliþkisinin kurulamamasý noktasýnda reformisttir. Ýþte en zor ve güç olaný ise komünizm açýsýndan, bu ikincisinin gerçek yüzünü açýða çýkarmaktýr.

Biz iþçi sýnýfý içerisinde bilimsel komünist teoriden anlayan, devrimci taktik ve örgüt araçlarýný yetkin bir þekilde kullanabilen önderler çýkarmak yerine, sýnýfýn içerisindeki iþçi önderlerini yüzeysel bir sýnýf bilinci ile ya bir legal ajitatör ya bir dernek yöneticisi ya bir legal gazete çalýþaný ya da bir sendika sekreterine dönüþtürüyoruz. Ama biz politik iþçi önderleri yetiþtiremiyoruz. Ve bunu yapamadýðýmýz sürece kesinlikle faþizme ve kapitalizme karþý devrimci bir komünist-iþçi hareketi asla geliþtiremeyiz. Bizim görevimiz, devrimci iþçi önderlerini çok karmaþýk teorik, siyasal ve örgütsel çalýþmalar içerisine çekmektir.

Peki bizde böyle iþçi önderleri çýkabilir mi ya da bugüne kadar niçin çýkmadý?

Bizdeki iþçi hareketinde de böyle iþçi-aydýnlar çýkabilir. Daha þimdiden liberal ve küçük-burjuva örgüt ve partilerde iþçi sýnýfý içerisinden gelmiþ ve belirli bir politik olgunluða eriþmiþ iþçi önderleri vardýr. Ama bunlar komünist hareketin güçsüzlüðünden dolayý küçük-burjuva ve liberal akýmlar tafýndan þekillendirilmiþlerdir. Gerçek bir komünist hareket olmadýðý için, sýnýf içerisindeki bu doðal önder kesim daha yüksek bir bilinç aþamasýnýn gerekleri temelinde kalýba dökülememiþlerdir. Onun için bizde böyle komünist önder iþçilerin oluþmamasýnýn nedenleri, komünist aydýnlarýn kendilerinin yeterince bilimsel komünist bir tarihsel bilinç düzeyine sahip olmamalarýnýn sonucudur. Ne zaman ki bu komünist aydýnlar, kendilerini tekrar komünist bir temelde þekillendirirse, iþçi hareketi içerisindeki ileri iþçiler tabakasý da bu temelde saðlam bir komünist kalýba dökülebilecektir.

Komünizm, iþçi sýnýfýnýn en ileri kesimlerini kazanarak, devrimci komünist bir parti içerisinde ve devrimci bir siyaset temelinde birleþtirirse eðer, en üst nitelik düzeyinde yükselen (faþist diktatörlüðün parçalanmasýnýn örgütlendirilmesi) hareketin baskýsý altýnda, burjuvazi, sürekli geliþen komünist-iþçi hareketini baltalamak için burjuva-demokratik reformlarý devreye sokmaya çalýþacaktýr. Bu durumda reformlar, yüksek düzeyde geliþen komünist-iþçi hareketinin baskýsý sonucu, burjuvazinin kendisini kurtarmasý için devreye sokulacaðýndan, sadece komünist hareketin geliþimine katký saðlamaktan, bu komünist harekete yeni çalýþma alanlarý yaratmaktan baþka bir iþe yaramayacaktýr. Böylece bu reformlar bizim komünist siyasetimize eklemlenecektir ve komünizm büyük bir tarihsel enerji tasarufunda bulunmuþ olacaktýr.

Komünist hareketin bir baþka acil görevi de komünistler arasýnda bir birliðin yaratýlmasýný saðlamaktýr. Ama bu birlik tarihsel açýdan saðlam ve doðru bir ideolojik temelde gerçekleþmelidir. Þu ana kadar ki devrimci hareketin yaptýðý gibi çeþitli ideolojik sorunlarýn gözardý edilmesi temelinde deðil, tam tersine bu ideolojik ayrýlýklarýn tam olarak ne olduðu ve hangi noktalarda düðümlendiði belirlenip ve bu noktada ne yapýlýp ne yapýlmayacaðý kararlaþtýrýlmalýdýr. Ama asla komünistler ilkesel tavizler vermemelidirler.

Komünizmin daha yüksek bir tarihsel düzeyde biçimlendirilmesi için, bu noktada komünist hareketin, Marksizm-Leninizm’in bilimsel temelleri üzerine oturan bir program hazýrlamasý ve taktik ve örgüt sorunlarýnýn genel ilkelerini ele alarak doðru bir þekilde çözümlemesi gerekir.

Örgütlenme sorunlarýnýn temel teorik ilkeleri ise az çok ele alýnmýþtýr. Örgütsel geliþimin genel tarihsel eðilimleri net bir þekilde belirtilmiþtir. (1) Þimdi sorunumuz mevcut tarihsel aþamaya uygun örgütsel araçlar yaratmak ve bunun yol ve yöntemini bulmaktýr. Örgütsel çalýþma tek teknik bir düzeye indirgenemez. Eðer örgütsel araçlar ve biçimler, mevcut tarihsel aþamayla uyum halinde deðilse, hiçbir mükemmel teknik devrimci çalýþma için iþe yaramaz. Onun için teknik yönün örgütsel çalýþmaya katkýsý ancak doðru bir örgüt teorisi ve politikasý ile olanaklýdýr.

Taktik sorunlarda ise belirli bir kalýp olamaz. Mevcut tarihsel aþamaya uygun düþen taktik araçlar üzerine düþünülerek ve bu aþamaya uygun bütün taktiklerin yerine göre kullanýlmasý þeklindedir.

Bütün bunlardan sonra en acil görevimiz, devrimci bir komünist iþçi hareketinin yaratýlmasý için ve komünizm ile iþçi sýnýfý hareketi arasýndaki ayrýlýðý giderecek, çeþitli alanlar arasýndaki birliði saðlayacak propaganda, ajitasyon ve örgütsel merkezileþmeyi saðlayacak bir devrimci illegal siyasal gazetenin yaratýlmasý için çalýþmaktýr. Ancak böyle bir araç, mücadelenin çeþitli alanlarý arasýndaki orantýlarý doðru bir þekilde saptamamýza ve ayarlamamýza yardým edebilir.

Þubat 2001 Devrimci Bülten Sayý 24



II. TARÝH, SINIF VE PARTÝ

Marksist-Leninist parti teorisi, genel ML teori içerisinde, teorinin diðer özel bileþenleri gibi, özel bir yere sahiptir. Yani, o, ML teorinin bir parçasý olduðu gibi, diðer özel parçalarla, genel teorik yapý içerisinde tarihsel ve mantýksal baðlarla birbirine baðlanmýþ durumdadýr.

Parti sorununa yaklaþým, özellikle de Türkiye'de, materyalist olmaktan çok idealistçedir. Ortada bir çok "Komünist Partisi"nin olmasý bunun kanýtýdýr. Bu yapýlar, bir þeyin ismini deðiþtirdikleri zaman o þeyin kendisini de deðiþtirdiklerini zannediyorlar. Eðer biz, tarihin materyalist yasalarýný kabul ediyorsak (ki kuþkusuz), ekonomik iliþkilerin nesnelliðini kabul ediyorsak, o zaman bu nesnelliðin daha yüksek bir evrim içerisindeki öznel sonuçlarýnýn kaçýnýlmazlýðýný da kabul etmek zorundayýz. Aslýnda nesnel ve öznel süreçler, bir tek genel sürecin iki özel biçimi olup, her ikisi de tarihsel bir süreçtir.

Parti sorununda tarihsel materyalist yöntemi, mutlak suretle gözönünde bulundurmak zorunludur. Çünkü tarihsel materyalizm, tarihsel sürecin en genel hareket yasalarýný belirtmiþtir. Diyalektik materyalizmin özel bir durumu olan tarihsel materyalizm, diyalektik materyalizmdeki madde ve düþünce arasýndaki doðru iliþkilendirmeyi, tarih alaný içerisindeki özel durumlarýnda da ortaya koyarak Toplumsal Varlýk ve Toplumsal Bilinç kavramlarýný geliþtirmiþtir. Bu kavramlar ilk defa Marx ile Engels tarafýndan 1845'te Alman Ýdeolojisi'nde çok açýk olarak formüle edilmiþtir. Marx ile Engels, burada, toplumsal bilinç biçimlerinin (politika, ideoloji, sanat, felsefe vs. ) tamamýyla toplumsal varlýk biçimlerinin (üretim iliþkilerinin) sonucu olduðunu belirtirler. Marx ile Engels düþünce süreçlerinin ürünü olan insan pratiði ile bu sürecin ürünü olmayan insan pratiðini birbirinden ayýrdederler. Bu ayýrdetmede bütün tarihsel materyalizmin özü yatar. Zaten Marx'ýn "Feueurbach Üzerine Tezler"indeki eleþtirisinin ana noktasý, bu nokta üzerinde yoðunlaþmýþ ve Feuerbach'ýn insan pratiðinin iki biçimini görememedeki hatasýný eleþtirmiþtir.

Daha fazla detaya inmeden, biz, tarihsel materyalist yöntem ile parti ve sýnýf arasýndaki genel iliþkilere deðineceðiz. Marksistler arasýnda parti sorunu sözkonusu olunca, KENDÝNDEN SINIF ile KENDÝSÝ ÝÇÝN SINIF arasýndaki iliþki sorunu büyük bir önem arzeder. Kendinden sýnýf, tarihsel materyalizmin toplumsal varlýk kategorisine tekabül eden bir kavramdýr. Burada iþçi sýnýfý, kendi tarihsel konumundan habersiz, mevcut kapitalist üretim iliþkilerinde yeralan bir sýnýf konumundadýr. Buradaki sýnýf tamamen burjuvazinin ideolojik ve siyasal yörüngesi altýndadýr.

Ýþçi sýnýfý ne zaman ki kendi tarihsel çýkarlarýna tekabül eden bir siyasal parti oluþturursa iþte o zaman giderek kendisi için sýnýf durumuna gelir. Böylece giderek toplumsal varlýk konumu toplumsal bilinç durumuyla birleþmiþ olur. Ama iþçi sýnýfý bunu hiçbir zaman kendiliðinden, yani toplumsal varlýk alanýndaki durumuyla yapamaz. Çünkü o, kapitalizm koþullarýnda sürekli yoksullaþan, bundan dolayý da sermayenin aðýr sömürüsüne ve baskýsýna maruz kalan bir sýnýftýr. Onun aþýrý sömürülmesi, ki günümüzde Azami Kar Yasasý, iþçi sýnýfýnýn dünya genelinde durumunu mutlak ve göreli bir þekilde kötüleþtirmektedir, onun tarihsel konumuna kendi çabalarýyla varmasýna engel olur. Toplumsal varlýk ile toplumsal bilinç arasýndaki çeliþki, yani, iþçinin toplumsal varlýðýnýn toplumsal bilinç aþamasýna yükseltilmesi (düþüncenin hareketin en yüksek biçimi olduðu hatýrlansýn) sorunu ortaya bir baþka sýnýfý çýkarýr: Aydýn.

Soyut kapitalizmde aydýn diye bir sýnýf yoktur. Kapitalizmdeki temel sýnýflar proleter ile kapitalistir. Peki nasýl olurda temel bir sýnýf olmayan aydýn, iþçi sýnýfýnýn mücadelesine öncülük yapabilir? Her ne kadar iþçi sýnýfýna önderlik eden aydýnlar, kapitalizmin ürünüyse de, ML teorideki aydýn, burjuva toplumunun deðil, komünist toplumunun "aydýn"ý ya da bireyidir. Komünist toplumda herkes aydýn olacaðý için aydýn diye bir sýnýf olmayacaktýr.

Kapitalizmin ve onlarýn savunucularýnýn isteði, kapitalizmin ebedi ve sürekli olmasý, bundan dolayý da iþçinin sürekli iþçi olarak kalmasýdýr. Çünkü tarihsel bir kategori olarak iþçi, kapitalist üretim iliþkilerinin egemen olduðu bir tarihsel döneme aittir. Ýþçi kavramý tarihsel olarak komünizme denk düþmez. Komünizme denk düþen "emekçi" kavramý, Aydýn ya da komünist insandýr. Aydýn komünist toplumun temsilcisidir. Tarihsel olarak daha yüksek bir toplumsal formasyonun temsilcisi olduðu için, toplumsal dönüþüme ya da bu dönüþümde iþçi sýnýfýnýn mücadelesine bir bütün olarak önderlik eder.

Bu durum tamamen modern kapitalizmin analizinden ortaya çýkmýþtýr. Kapitalizmin son biçimi ve aþamasý olan uluslararasý emperyalizmde, dünya genelindeki yeni iþbölümü, Bilim ile Sanayi arasýndadýr. Böylece dünya giderek bilim ve sanayi toplumlarý olarak ikiye bölünmektedir. Bu iki iþkolu arasýndaki deðiþim kapitalizm koþullarý altýnda mutlak zorunluluktur. Buradan þu sonuç çýkar ki, bilimin daha geliþmiþ olduðu ve toplumun bir bütün olarak bilimin gereksinimi ölçüsünde örgütlenmiþ olan emperyalist ülkelerde sosyalist üretim iliþkileri için mevcut üretici güçler hýzla olgunlaþmaktadýr. Marksist teorideki aydýn, komünist emek biçiminin egemen olduðu ve üretim sürecinin sadece aydýn ve emek aletinden oluþtuðu bir döneme tekabül eden aydýndýr. Sanayi temelindeki bir üretimin, giderek tarihsel olarak dünya genelinde bilimsel bir temelde yapýlan bir üretime dönüþmesi temelinde, yani kapitalizmden komünizme geçiþ döneminde, iþçi sýnýfý giderek tarih sahnesinden çekilerek, yerini komünist insana (aydýna) býrakýr. Ýþte bu tarihsel dönüþümün parti teorisine yansýmasý ise, aydýnlarýn bir bütün olarak kapitalizmden komünizme geçiþ döneminde iþçi sýnýfýný siyasal yönden sürekli eðiterek kendi düzeylerine çýkarmasý demektir. Aydýnlarýn toplumsal bilinç alanýndaki bu sürekli siyasal bilinç taþýma faaliyetine, zaten toplumsal varlýk alanýnda, iþçilerin tarihsel olarak yokoluþlarý ama aydýnlarýn sürekli toplumsal niceliklerinin artmasý tekabül eder. Toplumsal varlýk alanýndaki dönüþümün toplumsal bilinç alanýndaki yansýmasý bu þekildedir. Bu durum böyle anlaþýlmalýdýr.

Ýþte komünist aydýnýn görevi, iþçinin siyasal bilincini, mevcut kapitalizmin siyasal sýnýrlarýný, yani kapitalist devletin paramparça edilmesini (tek bir ülke için deðil, dünya genelinde emperyalizmin siyasal kurumlarý baðlamýnda da aynýdýr) saðlayacak tarihsel düzeye çýkarmaktýr. Ýþçinin siyasal bilincini, kapitalist devlet mekanizmasýnýn yýkýlmasýna kadar götürmeyen siyaset özünde burjuva siyasettir.

Her örgüt biçimi, belirli bir bilinç durumuna tekabül eder. Ya da örgüt, bilincin dýþavurum biçimidir. Bilincin kendisini varediþ biçimidir. Bilinçte soyut bir kavram olup, toplumsal alanda çeþitli biçimler altýnda varolur: Siyaset, sanat, ideoloji vs. gibi. Bizim burada ele aldýðýmýz bilincin siyasal biçimidir.

Diyalektiðin yasalarý ayný þekilde proleter örgütün çeþitli biçimleri için de geçerlidir. Özellikle niceliðin niteliðe dönüþümü yasasý burada çok çarpýcý bir þekilde ortaya çýkar. Örneðin komünist siyasetin aydýnlar arasýnda olduðu ve sýnýfla buluþmadýðý dönemdeki durumu propaganda örgütü biçimidir. Komünist siyasetin iþçi sýnýfýnýn öncü kesimleriyle buluþarak toplumsal sýnýrlarýný geniþletmesi dönemine Komünist Partisi biçimi tekabül eder. Komünist siyasetin sýnýrlarýný, öncü iþçilerden orta ve geri iþçilere oradan da halkýn ezilen kesimleri içerisine kadar geniþletmesine siyasal iktidar biçimi tekabül eder. Komünist siyasetin toplumsal niceliðinin geliþmesi ölçüsünde, toplumsal niteliðinin deðiþtiði görülmektedir.

Örneðin Rus iþçi hareketinin tarihinde bu safhalar açýk bir þekilde görülür. Propaganda biçimi Emeðin Kurtuluþu grubu ve Ýþçi Sýnýfýnýn Kurtuluþu için Mücadele Birliði dönemleridir. Propaganda döneminde birbirinden ayrý bir çok komünist grup ve örgüt olabilir. Komünist Partisi biçimi 1903'teki Bolþevik Parti'nin oluþumu döneminden itibarendir. Bu dönemde, iþçi sýnýfýnýn bütün en iyi unsurlarý bir tek partide toplanmýþlardýr. Ýþçi sýnýfýnýn genel tarihi þunu göstermiþtir ki, bu dönemde bir tek komünist partisi vardýr. Çünkü komünist ideoloji ve siyasetin iþçi sýnýfýnýn öncü kesimleriyle buluþmasýndan itibaren, komünist partisinin nesnel temeli ortadan kalkar. Rus iþçi sýnýfýnýn siyasal iktidar biçimi ise Ekim 1917'de oluþmuþtur. Eðer Rusya'da iþçi sýnýfýnýn Bolþevik Parti gibi bir siyasal biçimlenmesi oluþmuþsa, bunda Rus iþçi sýnýfýnýn toplumsal varlýk alanýndaki tarihsel konumu etkili olmuþtur. Eðer Rusya'da büyük ölçekli bir sanayi geliþmeseydi ve modern bir proletarya oluþmasaydý, Bolþevik gibi bir partinin oluþumu kesinlikle olanaksýzdý. Azçok modern bir proletaryanýn oluþmadýðý bir yerde, gerçek anlamda bir komünist partisi oluþturmak denebilir ki imkansýzdýr. Belki bu bir "ekonomik determinizm" olarak görülebilir. Ama alakasý yoktur. Bugün iþçi sýnýfýnýn mücadele tarihine bakýldýðý zaman, modern kapitalizmin fiziksel sýnýrlarýný geliþtirmesi ölçüsünde, büyük iþçi hareketlerinin de ayný yönde yayýldýðý ve oluþtuðu görülmektedir.

Kapitalizmin genel tarihsel sürecinde, iþçi sýnýfýnýn en ileri ve bilinçli unsurlarýnýn bir siyasal partide birleþmesi, iç içe geçmiþ bir çok tarihsel süreçten oluþmuþtur. Bu genel süreçler, aþaðý yukarý bütün modern toplumlarda ayný yolu izlemiþtir/izlemektedir.

Kapitalist üretim iliþkilerinin daha yeni geliþmekte olduðu bir toplumda, iþçi sýnýfý maddi açýdan iþçi olmasýna karþýn manevi olarak yoðun biçimde geldiði küçük-burjuva sýnýfýn baskýsý altýndadýr. Bu dönemdeki iþçi sýnýfý daha çok ekonomik mücadele yöntemlerini benimsemektedir. Sendikal mücadele biçimi onun için temel mücadele biçimidir. Onun ekonomik örgütler biçiminde toplumsal bilinç alanýna girmesi, onun kendi tarihsel toplumsal konumu hakkýnda sadece bir sezgidir. Onun bu ekonomik mücadele biçimi de bir siyasal karakter taþýr ki, bu burjuva bir siyasettir. Onun kendisi için sýnýf olarak toplumsal bilinç alanýna yüzeysel, biçimsel bir giriþtir. Bu biçimsel durum ancak daha yüksek bir siyasal örgütlenmeyle ortadan kaldýrýlýr. Yani bir komünist partisinin yaratýlmasýyla, bu biçimsel durum, gerçek bir duruma dönüþür. Böylece iþçi sýnýfýnýn, toplumsal bilinç biçimlenmesinin de kendi içerisinde bir tarihsel örgüsünü elde etmekteyiz. Onun toplumsal varlýk konumunun çeþitli geliþim derecelerine, çeþitli toplumsal bilinç biçimleri tekabül eder.

Her ülkenin iþçi sýnýfý hareketi göstermiþtir ki, iþçi sýnýfýnýn en yüksek örgütlenme biçimi olan Komünist Partisi ile en düþük ya da örgütsüz durumu arasýnda tarihsel bir örgütlenme biçimi olarak sendikal örgüt biçimi mevcuttur. Ýþçi sýnýfý içerisinde komünist partisi dýþýndaki bu tür örgütler, iþçi sýnýfýnýn orta ve geri katmanlarýnýn bilinç durumunu yansýtýrlar ve sýnýf içerisindeki bu katmanlar varolduðu sürece de bu tür iþçi örgütleri de varolacaktýr. Bunlar komünist partisine göre daha geri bir bilinç durumunu yansýtýrlar ve burjuva toplumunun sýnýrlarý içerisinde kalýrlar.

Ýþçi sýnýfý içerisinde, azçok, bir sendikal bilinç geliþmeden, daha yüksek bir bilinç biçimi açýða çýkamaz. Bütün ülkelerin iþçi hareketlerinden soyutlayacaðýmýz önemli yanlardan biri budur. Burada ne sendikal bilinç haddinden fazla abartýlmalý ne de haddinden fazla küçümsenmelidir. Bunlarýn tarihsel koþullarýn ürünü olduðu unutulmamalýdýr.

Þimdi gelelim Türkiye somutuna. Türkiye'de büyük ölçekli bir üretimin sonucu olan modern proletarya, aslýnda 1930'lu yýllarda ortaya çýkmaya baþladýysa da daha geliþkin bir biçime 1950'li yýllardan sonra kavuþtu. Bu tarihlerden itibaren Türkiye'de kapitalist üretim iliþkilerinin daha da geliþmesi giderek daha saðlam bir iþçi katmanýnýn oluþmasýna neden oldu. Kapitalist üretim iliþkilerinin bu geliþmesine paralel olarak, iþçi sýnýfý içerisinde de sendikal bilinç büyük boyutlarda geliþmeye ve yerleþmeye baþladý. Öyle ki 12 Eylül öncesinde, iþçilerin neredeyse üçte ikilik bir bölümü sendikalýydý. Sendikal bilincin en önemli göstergeleri, sendikalarýn düzenlediði gösteriler, mitingler ve 1 Mayýs yürüyüþleridir. 15-16 Haziran gösterileri ise iþçi sýnýfý içerisindeki sendikal bilincin düzeyini anlamada önemli bir fenomendir. Yani þu sonucu çýkarabiliriz: Türkiye'de iþçi sýnýfýnýn komünist partisinin oluþumu için tarihsel koþullar çoktan beri mevcuttur.

Bugün iþçi sýnýfýnýn öncü partisinin oluþturulamamasýndaki durum tarihsel þartlardan deðil, aydýnlarýn sýnýfla buluþmadaki yeteneksizliðinden kaynaklanmaktadýr. Sýnýfýn ve aydýnlarýn aðýr faþist baský altýnda olmasý ve bundan kaynaklanan sorunlar, yani toplumsal bilinç alanýnda kaynaklanan sorunlar, tarihsel þartlarýn yokluluðuna kadar geniþletilmemelidir. Bu özel sorunlarýn genel tarihsel sorunlarla karýþtýrýlmasý, bir çok oportünist teorilere açýk kapý býrakýr. Bunun için bugün, aydýnlarýn önünde daha çok aðýr ve zor görevler mevcuttur.

Bugün dünyada devrimci bir merkez yoktur. Bir devrim merkezinin nereden çýkacaðý tamamen rastlantýsal bir durumdur. Ama madem ki bugün böyle bir merkez yoktur. O zaman bütün ülkelerin komünistlerinin görevi böyle bir durum karþýsýnda da hazýrlýklý olmaktan geçer. Þu an tarihin hangi ülkenin iþçi sýnýfýna bu görevi vereceðini bilemeyiz. Ama biz komünistler, tarihin bütün sürprizlerine karþýda hazýrlýklý olmak durumundayýz. Bir ülkenin devrimci bir merkez durumuna gelebilmesi için o ülkenin proleteryasýnýn örgütlenme seviyesinin diðer ülkelerinkinden yüksek olmasý gerekir. Ancak böyle bir durum, bir ülkenin iþçi sýnýfýný dünya devriminin merkezi durumuna getirebilir. Peki, Türkiye ve Kuzey Kürdistan açýsýndan soruna yaklaþýrsak, gelecek yýllarda böyle bir duruma ulaþabilirmiyiz?

Olaylara tarihsel yaklaþým bize bazý ipuçlarý verebilir. Bilindiði gibi geçmiþte, devrimci merkezler, çeþitli dönemler çeþitli ülkelere doðru kaymýþtýr. 19. yüzyýlýn ilk yarýlarýnda Fransa ve ingiltere iken 19. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Almanya'ya doðru kaymýþ, daha sonralarý ise, 1905'te Rusya'daki Burjuva demokratik devrim, devrimci merkezin, doðuya özelliklede Rusya'ya doðru kaydýðýnýnýn belirtilerini vermiþ, ama 1917 Ekim devrimi, 20. yüzyýlýn ilk çeyreðinde, adeta tescil edercesine, devrimci merkezin Rusya'ya doðru kaydýðýný, göstermiþtir. SB'nin devrimci merkez konumu, sonraki yýllardan giderek yok olmuþtur. Bu durum tarihten bir þey anlayanlar için çok açýktýr. Þimdi sormamýz gereken soru þudur: 20. Yüzyýlýn sonlarýnda ve 21. yüzyýlýn baþlarýna doðru giderken devrimci merkez Türkiye ve Kürdistan'a doðru kayabilirmi? sorusudur.

Belki bu soru ilk bakýþta biraz abartýlý gelebilir. Ama soruna geçmiþ deneyimler temelinde bakýldýðýnda ve geniþ bir tarihsel perspektif temelinde bakýldýðýnda bunu ummak için birçok nedenler vardýr. Lenin 1920 yýlýnda yazdýðý "sol komünizm" adlý broþüründe, K. Kaustky'nin "Slavlar ve Devrim" mekalesinden uzunca bir alýntý yapmýþtý. Söz konusu makale 1902 yýlýnda Ýskra için yazýlmýþ ve Rus devriminin dünya devrimi içerisideki yerine parmak basmýþtý. Biraz uzun olmasýna karþýn Lenin'in yapmýþ olduðu bu alýntýyý buraya aktarmak istiyoruz:
" bugün"(1848 yýlýndan farklý olarak) "Slavlarýn sadece devrimci halklar sýnýfýna katýlmakla kalmayýp, ayný zamanda, devrimci düþünce ve eylemin aðýrlýk merkezinin giderek Slavlara kaydýðý düþünülebilir. Devrimci merkez, Batýdan doðuya kayýyor. 19. Yüzyýlýn ilk yarýsýnda, bu merkez Fransa'da, zaman zaman Ýngiltere'deydi. 1848 yýlýnda Almanya devrimci uluslar safýna katýldý. ... Yeni yüzyýl, devrimci merkezin yeniden yer deðiþtirmesiyle, Rusya'ya doðru kaymasýyla karþý karþýya kaldýðýmýzý düþündürecek olaylarla baþladý... Batý'dan bunca devrimci inisiyatif edinmiþ olan Rusya, belki artýk þimdi, batý için bir devrimci enerji kaynaðý olma yolundadýr. Alevlenen Rus devrim haraketi belkide saflarýmýzda yaygýnlaþmaya baþlayan korkak küçük burjuva ve kasaba politikacýlýðýný defetmek için yaralanabileceðimiz çok güçlü bir araç olacaktýr. Bu devrimci haraket mücadele isteðimizi ve büyük ideallerimize tutkun baðlýlýðýmýzý yeniden alevlendirecektir. Rusya Batý Avrupa için gericiliðin ve mutlakiyetin kalesi olmaktan çoktan çýkmýþtýr. Bugün, herhalde tam tersi bir durum söz konusudur. Batý Avrupa Rusya' da gericiliðin ve mutlakiyetin kalesi olacaktýr. Rus devrimcileri, ayný zamanda onun mütefikleriyle de-Avrupa sermayesi-mücadele etmek zorunda kalmasalardý, belki de çarlýðýn iþini çoktan bitirmiþ olurlardý. Umarýz Rus devrimcileri bu kez her iki düþmanýn da hakkýndan gelebilirler ve yeni "Kutsal ittifak" birincisinden daha çabuk yýkýlýr. Fakat bugün Rusya'da yürütülen mücadele nasýl sonuçlanýrsa sonuçlansýn, ne yazýk ki neden olduðu pek çok þehidin kan ve acýsý boþuna akmayacaktýr. Bu kan ve acýlar bütün uygar dünyada toplumsal devrimin filizlerini besleyerek ve onlarýn daha çabuk ve güzel çiçek açmalarýný saðlayacaktýr. 1848'de Slav halklarýnýn ilkbahar çiçeðinin boynunu büken dondurucu soðuktu. Belkide þimdi gericiliðin buzlarýný paramparça eden ve halklara yeni ve mutlu bir ilkbahar getiren fýrtýna olmak vardýr yazgýlarýnda" (1) (abç)
Söz konusu olan bu makale 1902'de yazýlmýþtýr. Lenin 1920 yýlýnda bu sözleri hatýrlatarak bunlarýn gerçekleþtiðini belirtmiþtir. Gerçekten de üç yýl sonra Rusya'da 1905 burjuva demokratik-devrimi patlak vermiþ ve bu devrim 1917'deki burjuva demokratik ve proleter devrimin provasý olmuþtur. Yalnýz devrimci merkez Rusya'ya kaymakla kalmamýþ "devrimci düþüncenin ve eylemin aðýrlýk merkezi" de kaymýþtýr. Bolþevizm olarak bilinen evrensel bir ideolojik ve siyasal akým da yaratýlmýþtýr.

Bolþevizmi dünya komünist haraketinin merkezine koyan durum, herþeyden önce doðru ve saðlam bir ideolojik duruþtur. Toplumsal haraketin ortaya çýkan yeni biçimlerini özümseyerek, mücadelenin eski biçimlerinin yerine yeni biçimlerini, ya da eski içeriklere yeni biçimler vermeyi baþarabilmiþtir. Bolþevikler, Marksist teoriyi geliþtirmeden iþçi sýnýfý hareketinin geliþtirilemeyeceðini iyi kavramýþlardý. Özellikle I. Dünya Savaþý sýrasýnda, II. Enternasyonal ile çatýþmaya düþme pahasýna Marksist teorinin geliþtirilmesinde ýsrarcý olmuþlardý.

Hiç kuþkusuz bütün bunlara neden olan, haraketin kesintisizliði ve yeni biçimlerinin ortaya çýkýþýdýr. Örneðin haraketin özel bir biçimi olan toplumsal haraket açýsýndan bakýldýðýnda bu çok açýktýr. 19. yüzyýlýn üçüncü çeyreðinden itibaren kapitalizmin temel eðiliminin tarihsel olarak uzamasý ya da geliþmesi temelinde, serbest rekabetçi kapitalizmin, tekelci kapitalizme dönüþmesi, iþçi sýnýfýnýn önüne felsefi-teorik ve siyasal alanda yeni görevler koymuþ, bilimsel komünizmin propagandasýnda eski biçimlerin yerine yeni biçimlerin geçmesi zorunluluðu ile birlikte, siyasal alanda da eski mücadele biçimlerinin yeni mücadele biçimleriyle deðiþilmesi zorunluluðunu getirmiþtir.

Engelsin, "materyalizm kendisini sürekli haraketin yeni biçimlerine uyarlamalýdýr", tarihsel önermesine en çok bolþevikler sadýk kaldýlar. Bolþevik teori, Rusya'da yaþanan belirli bir tarihsel sürecin sonucudur. Bolþevik teorinin saðlamlýðý ayný zamanda Rusya'da aydýnlarýn da tarihsel görevlerini belirli bir noktaya kadar baþarýyla yerine getirdiðinin de göstergesidir. Bolþevizm ortaya çýkmadan önce, Rusya'da 1840-1890'lý yýllar boyunca, Avrupa'da sürgünde çeþitli ülkelerin iþçi haraketlerinin deneyimlerini izleyen ve bunlarýn eksik, zaaflý vede ayný zamanda deðerli yönlerini bilince çýkarmaya çalýþan vede Avrupada'ki iþçi haraketleriyle önemli baðlar geliþtiren bir devrimci aydýn katman oluþmuþtu. Rus aydýnýn böyle bir tarihsel birikimi olmaksýzýn ve halk haraketinin pratiðinde, sürekli kristalleþmeksizin, Rusya'da bolþevizm gibi bir ideolojik-siyasal akým çýkmazdý. Lenin Bolþevizmin nasýl bir miras üzerinde yükseldiðini þöyle belirtiyordu:
"Bolþevizm 1903'te Marksist teorinin granit temeli üzerinde yükseldi. Bu devrimci teorinin -sadece onun-doðruluðunu sadece tüm 19. yüzyýl uluslararasý deneyimi deðil, Rusya'da devrimci düþüncenin yanýlgýlarý ve yalpalamalarý, yanlýþlarý ve düþkýrýklýklarý da kanýtlamýþtýr. Yaklaþýk yarým yüzyýl boyunca, geçtiðimiz yüzyýlýn kýrklý yýllarda doksanlý yýllarýna kadar, Rusya'da ilerici düþünce inanýlmaz ölçülerde barbar ve gerici çarlýðýn baskýsý altýnda, büyük bir istekle, doðru devrimci teoriyi aramýþ ve Avrupa ve Amerika’nýn bu alanda söylediði "son sözü" þaþýlasý bir gayretle ve dikkatle izlemiþtir. Biricik doðru devrimci teori olarak Marksizme Rusya gerçekten acý çekerek ulaþmýþtýr; Yarým yüzyýl boyunca eþi görülmedik acýlar, özverilerle, eþsiz devrimci kahramanlýklarla, inanýlmaz enerji ve özverili arama, öðrenme, pratik sýnama, düþkýrýklýðý, Avrupa deneyimiyle doðrulama ve karþýlaþtýrma yoluyla ulaþmýþtýr. Çarlýðýn neden olduðu, sürgün olgusu sayesinde Rusya 19. yüzyýlýn ikinci yarýsýnda dünyada hiç bir ülkenin sahip olmadýðý kadar zengin uluslararasý iliþkilere, devrimci haraketin bütün biçimleri ve teorileri hakkýnda mükemmel bilgiye sahipti. "(2)
Ýþte, bolþevizm böyle bir temel üzerinde yükseldi. 20. Yüzyýlýn ikinci yarýsýnda Türkiye ve Kürdistan'da gerek devrimci düþüncenin gerekse de devrimci eylemin geliþimi açýsýndan önemli geliþmeler kaydedildi. Özellikle 12 Mart ve 12 Eylül devrimci haraket içerisinde teorilerin toplumsal pratik tarafýndan denenmesine, devrimci teorinin kendisini yenilemesine belirli bir itki vermiþtir. Tarihsel evrimi içerisinde bakýldýðý zaman, devrimci haraket içerisinde bazý ideolojik-siyasal akýmlarýn, kendilerini küçük burjuva popülizmden ayýrma gibi bir çabalarýnýn olduðu kuþku götürmezdir. Ama çaba hedefin kendisi henüz deðildir. Bu yolda belirli bir ilerlemedir. Ama tam bir kopuþ ifadesi deðildir.

12 Eylül öncesi ile sonrasý arasýnda tarihsel ayrým, küçük burjuvazi içerisinde ideolojik-siyasal bir parçalanmýþlýðýn yaþanarak, bazý örgüt ve guruplarýn iþçi sýnýfýna teorik ve siyasal alanda biçimsel bir yöneliþinin olmasýdýr. Ama bu bile iþçi sýnýfýnýn devrimci partisinin yaratýlmasýnda büyük bir tarihsel ilerleme olarak kaydedilmelidir. Örneðin bu çabalarýn kendisini hangi somut biçimlerde gösterdiðini belirtirsek eðer, bu örgütleri þöyle sýralayabiliriz: Bolþevik Parti (Türkiye-Kuzey Kürdistan), MLKP (TKP/ML Haraketi, TKÝH, TKP/ML YÝÖ), TÝKB, TKÝP, DPG (MAYA) ve son dört yýllýk süreçte özellikle teorik alanda PDK'nu (Proleter Devrimciler Koordinasyonu) sayabiliriz.

Burada, iþçi sýnýfýna gerek teorik gerekse de siyasi olarak bir yöneliþin, iþçi sýnýfýný kendi tarihsel hedefleri temelinde örgütlemek vede harakete geçirmek için bir yönelimin olduðu kuþku götürmez. Ama bu yöneliþ biçimseldir, bunun nedeni ise biçimin doðru bir içerikle doldurulmayýþýdýr.

Bu yöneliþ iþçi sýnýfýnýn en saðlam unsurlarýnýn çýkarlarýný yansýtmaktan ziyade, iþçi sýnýfýnýn geri ve orta katmanlarýnýn çýkarlarýný dile getirmektedir. Bu durum küçük burjuvazinin proleterleþmesiyle birlikte, proleterlerin saflarýna biçimsel olarak katýlan yani maddi yaþamý bakýmýndan proleter olan ama manevi ve düþünce olarak hala daha da geldiði küçük burjuva sýnýfýnýn etkilerini üzerinde taþýyan proleterin durumuna benzemektedir. Ama bu durum, bize tarihsel bir sonuç çýkarma imkaný vermektedir. Türkiye'de ve Kuzey Kürdistan'da iþçi sýnýfýnýn geri ve orta katmanlarýnýn tarihsel çýkarlarýnýn bir görünümünü sunan bu biçimsel komünizm ayný zamanda tarihsel olarak gerçek bilimsel komünizme ne kadar yaklaþýldýðýný da göstermektedir. Bu yolda daha çok yapýlacak iþin olduðu, tartýþma götürmez bir gerçektir. Son kýrk yýllýk dönemde, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da devrimci kitle pratiðinin deneyimlerini, devrimci aydýnlarýn gerçek anlamda iþçi sýnýfýnýn devrimci teorisini yaratmak için muazam çabalarýný, çeþitli ülkelerin iþçi haraketleriyle kurulan köklü baðlarý ve onlarýn deneyimlerinden, eksik ve zaaflý yanlarýndan ders çýkarma giriþimini vede devrimci haraketin ulusal sorun okulunda geçmesini de gözönüne alýrsak eðer, gerçek anlamda bir komünist partisinin tarihsel þartlarýnýn oluþmaya doðru gittiðini görebiliriz. Biçimin doðru bir içerik için yanýp tutuþtuðu ortadadýr. Devrimci aydýnlar, yüksek derecede bir teorik seviyeye kavuþmadan, iþçi sýnýfýnýn önündeki büyük teorik sorunlarý cesur bir biçimde ele almadan devrimci harakete doðru bir içerik verilemez. Türkiye ve Kuzey Kürdistan devrimci haraketi, devrimci düþünceye gereken aðýrlýðý verdiði taktirde devrimci merkezin Türkiye ve Kürdistan’a kaymasý beklenebilir. Hiç kuþkusuz böyle bir tarihsel yöneliþin doðru ve yanlýþlýðýný tarih gösterecektir. Ama son kýrk yýllýk dönem bunu ummamak için hiçbir nedenin olmadýðýný göstermiþtir.

KAYNAKLAR

1)Lenin seçme eserler cilt, 10 sayfa 74
2)a.g.e. s. 77

Mart 1999 Devrimci Bülten Sayý 16


Devamý...


(1) Bu nokta ile ilgili olarak bu broþürdeki « Örgütsel Geliþimin Tarihsel Aþamalarý » adlý makaleye bakýlmalýdýr
|
_ _