|
komunistdunya.org |
|
|
|
Son Yazılar |
|
|
|
|
Devrimci Bülten Sayı 77 (2) |
|
|
AKP VE İYİ PARTİ Kemal Erdem
AKP-MHP koalisyonunun son bir kaç aydan beri uygulamaya soktuğu baskıcı politikalar, Türkiye’nin hızla bir seçim sürecine girdiğini göstermektedir. Rejim istediği politik koşullar yani “Millet İttifakı”nın dağılması ya da zayıflaması ve yine iç ile dış politikada bazı başarıların sağlanması temelinde erken bir seçime gidebilir. Bunlar gerçekleşmezse de seçimleri zamanında yapabilir ama bu seçimler de seçimlerden başka her şeye benzeyecektir.
Son dönemdeki politikalar, AKP-MHP koalisyonunun her koşul altında (hatta seçimleri kaybettikleri zaman dahi) iktidar kalacakları bir plan üzerinde çalıştıkları izlenimini vermektedir. Hiç kuşkusuz ilk tercihleri gerekli oy oranına ulaşamadıkları taktirde bir “oldu-bitti” yaratmak ama yerel seçimlerde de gördüğümüz gibi (özellikle İstanbul’da), bunu gerçekleştiremedikleri ve seçimleri kaybettikleri taktirde, Yürütme’yi geçici olarak muhalefete de bırakabilirler.
AKP-MHP koalisyonu bütün devlet kurumlarını tamamen kendi ideolojileri temelinde biçimleyerek ve Yürütme’nin etrafını tamamen kuşatarak, olası bir seçim kaybından sonra dahi, devleti tamamen ellerinde bulundurarak ve Yürütme’yi çalıştırmayarak yıpranmasını sağlamak ve hatta komplolar ile en kısa zamanda yeni hükümetin düşüşünü gerçekleştirerek tekrar sözde seçimler yoluyla iktidara gelmenin ve böylece meşruiyet üretmenin planlarını da yapmaktadırlar.
Ama son dönemde yaşanan bazı politik gelişmeler (örneğin İYİ Parti Kongresi sırasında ve sonrasında yaşananlar), Erdoğan’ın belki MHP’den ayrı belki de onun bilgisi dahilinde çok daha farklı bir plan üzerinde çalıştığı izlenimini vermektedir. Zaten MHP ve Devlet Bahçeli Erdoğan’ın istediği zaman işbirliği yapacağı ve MHP’nin de artık AKP karşısındaki bir ittifakın içerisine giremeyeceği bir noktaya getirilmiştir. Erdoğan’ın bütün dikkati İYİ Parti ve bu partinin Millet İttifakı’ndan koparılması üzerinedir. Son dönemde İYİ Parti’de yaşananlar Erdoğan’ın bu planını gerçekleştirmek üzere olduğunu göstermektedir.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Millet İttifakı’nı terkeder mi ?
Meral Akşener’in Millet İttifakı’nı terketmemesi tuhaf olur. İYİ Parti’nin oy potansiyeli, AKP-MHP cephesi içinde bulunuyor yoksa Millet İttifakı içinde değil. Ama Meral Akşener tecrübeli bir siyasetçi ve bir şey almadan da bir şey vermeyecektir. İYİ Parti’nin Millet İttifakı’ndan kopartılması farklı bir yol izleyebilir. Bunu AKP’nin İYİ Parti ile bir tür “Barış Süreci” olarak adlandırmak mümkündür.
2015 seçimlerini kazanmak için PKK ve HDP ile “Barış Süreci” ve açılım başlatan Erdoğan (ki bunların hepsinin taktik olduğu ve aslında niyetin çok başka olduğu yani bu sürecin hileden ibaret olduğu bugün çok açık olarak ortaya çıkmıştır), İYİ Parti ile mi bir açılım yapmayacak ve rejimi için gerekli meşruiyeti üretmeyecektir ? Üstelik bu sefer işi daha da kolay.
İşin ciddiyetini bilen Devlet Bahçeli zaten Erdoğan’a İYİ Parti’ye yanaşması ve “gerekli politik operasyonları” yapması için yeşil ışığı yaktı. AKP İYİ Parti ile koalisyon da dahil her türlü işbirliği yapabilir ve bu olasılık vardır. İYİ Parti’nin kadrolarının ezici çoğunluğu eski MHP’lilerdir ve aslında yeni rejimle pek fazla sıkıntıları yoktur. İYİ Parti’nin MHP kafasıyla hareket ettiğini gösteren en açık gösterge HDP’ye karşı düşmanca tutumudur.
AKP-MHP İttifakı bütün devlet kurumlarını yeni rejime bağlayarak, rejimin biçimi değişse dahi her şeyi kontrol ettikleri bir siyasal yapı oluşturdu. Özellikle Başkanlık Sistemi ve 15 Temmuz Olayları bu süreçte devlet içerisinde büyük bir temizliğin yapılması noktasında büyük siyasi kaldıraçlar oldular. Rejim parlamenter sisteme dönse dahi hiçbir şey değişmeyecek ve eskisi gibi devam edecektir.
Erdoğan’ın Devlet Bahçeli üzerinden yaptığı İYİ Parti açılımının hiç kuşkusuz bir arka planı bulunmaktadır. Yani her iki tarafın kurmaylarının gizlice görüştüğü varsayılabilir ve bazı açıklamalar ile olaylar, arka planda gizli görüşmelerin olduğu şüphesine neden olmaktadır. Elbette siyaset tek “arka plandan” ibaret değildir ve “ön plan” da o kadar önemlidir çünkü seçim sisteminin varlığı her şeyin arka planda yürütülmesine engeldir. Yine de liderler arka plan siyasetini ön planda nasıl “satacakları” noktasında önemli tecrübelere sahiptirler.
Meral Akşener’in “güçlendirmiş parlamenter sistem” söylemi, Devlet Bahçeli’nin Meral Akşener’e “yuvaya dön” çağrısı ve Erdoğan’ın buna destek vermesi (aslında bu çağrıyı Bahçeli’ye yaptıran bizzat Erdoğan’dır) ve İYİ Parti Kongresi’nde “ merkez sağa” yakın olanların tasfiyesi, haklı olarak kamuoyunda arka planda siyasi olarak bir şeylerin “pişirildiği” algısına neden olmuştur.
İYİ Parti Genel Başkanı olarak Meral Akşener’in hedefi doğal olarak partisini büyütmektir. Bu büyütmenin anahtarı da Erdoğan’ın elindedir. Meral Akşener’in İYİ Parti’yi büyütmesi MHP’nin tabanını ele geçirmeyle mümkündür, ki bu tabanı ondan ayıran Erdoğan’dır. Erdoğan yargıyı kullanarak MHP içindeki muhaliflerin yönetimi ele geçirmesini önlemiş ve Bahçeli’yi koruyarak rejimin eklentisi durumuna getirmiştir. Erdoğan’ın elinin altındaki MHP, onun İYİ Parti ile “müzakerelerinde” en önemli kozu ve gücüdür. Meral Akşener MHP’yi ele geçirecekse çok önemli tavizler vermek zorundadır.
Kaldı ki Erdoğan’ın gerçekten böyle bir şeyi istemesi de pek gerçekçi değildir. Erdoğan MHP ve İYİ Parti’nin bir tek partide bir araya gelerek güçlenmesini istememektedir. Her ne kadar görünürde bunu kabul etse de gerçekten bunu istemez. Hele Meral Akşener’in liderliğinde böyle bir şeyi hiç kabul etmez ama onun bu tür sözler vererek ve sonra da olayları çıkmaza sokarak işlerin içinden sıyrıldığı örnekler pek az değildir.
Ama Erdoğan Meral Akşener’in öyle hafife alınacak ve kolayca kandırılacak bir lider olmadığını da iyi bilmektedir. Akşener Millet İttifakı ile ipleri tam kopararak Cumhur İttifakı’nın yanına geçecek bir lider de değil ve bir başarısızlık durumunda Millet İttifakı’na dönüş yolunu her zaman açık bırakmak isteyecek yani Devlet Bahçeli’nin yaptığı gibi yapmak istemeyecektir.
Peki Meral Akşener Cumhur İttifakı ile yakınlaşırken, Millet İttifakı ile ilişkileri sürdürecek bir politikayı nasıl becerebilecektir?
Bu politika son dönemlerde onun ağzından düşürmediği ama tam olarak ne olduğunu kimsenin bilmediği “güçlendirilmiş parlamenter sistem” söyleminde gizlidir. Bu söylem bir yandan Erdoğan’a belirli çerçevede işbirliği yapabiliriz mesajı taşırken, öte yandan CHP’ye de merak etme Erdoğan ve Bahçeli’nin yanına gitmeyeceğim mesajı içermektedir.
Ama gerçekten Meral Akşener ne yapmak istemektedir?
Meral Akşener’in tam olarak ne yaptığının anlaşılabilmesi için, İYİ Parti’nin siyaset içerisindeki yerinin tam olarak belirlenmesi gerekir. İYİ Parti her ne kadar CHP ile bir ittifak kurmuş ise bunu biraz zorunluluktan dolayı TAKTİK olarak kurmuştur. İYİ Parti’nin CHP ile ittifak kurmuş olması, onun STRATEJİK olarak CHP ile birlikte hareket ettiği anlamına gelmemektedir. İYİ Parti siyaset olarak AKP ile CHP’nin ortasına konumlanmış durumdadır ve bundan dolayı taktik olarak hem CHP ile hem de AKP ile ilişki geliştirme olanağına sahiptir. İYİ Parti’nin CHP ile kurmuş olduğu ittifak, onun politik yeri noktasında kafamızı karıştırmamalıdır. O CHP’nin yanında değildir ama onunla taktik ittifak içindedir. Bu taktik ittifak sayesinde İYİ Parti ayağa kalkabilmiş ve bir parti hüviyeti kazanmıştır ancak büyümesi ve gelişmesi Millet İttifakı içinde değildir.
Erdoğan’ın İYİ Parti “açılımı” , PKK ile yapılan “açılıma” benzer bir şekilde bazı tavizleri içermek zorundadır. Ama bu durum Meral Akşener için de geçerlidir. Her iki taraf bu açılımdan en azami tavizi alarak diğerinin pozisyonunu zayıflatmak isteyecek ve bir olumsuzluk durumunda var olanı korumak isteyecektir. Devlet Bahçeli de dahil hiç kimse Erdoğan’a güvenmemektedir ama siyaset zaman zaman taktik işbirlikleri yapmadan yeni kitlelere ulaşmanın zor olduğunu ve bu taktik işbirliklerinin gerekli olduğunu ortaya koymaktadır.
Erdoğan’ın İYİ Parti ile açılımdan beklediği, bir yandan kendisini zorlayan Başkanlık Sistemi’nden kurtulmak ve parlamenter sisteme geçmek ama bunu da Millet İttifakı’nın dağılmasına bağlayarak iktidarının devamını garantiye almaktır. Ama bunu yaparken de yeni durumun kendi saflarında bozulmaya neden olmasının da önüne geçmeye çalışacaktır. Çünkü sürekli yeni unsurların kendi ittifak sistemi içerisine akması (Mehmet Ağar-Süleyman Soylu ikilisi, Devlet Bahçeli ve MHP, BBP ve bunların yanına İYİ Parti’nin gelmesi), zamanla kontrolü zor bir ittifak yapısı ortaya çıkaracaktır. Hiç kuşkusuz Erdoğan devletin kurumlarını kendi oluşturmuş olduğu ittifak yapısı üzerinde de sopa olarak kullanmaktadır/kullanacaktır.
Erdoğan bir yandan Meral Akşener’in kendisine uzattığı parlamenter sistem önerisine sarılırken, bu öneriyi İYİ Parti’nin Millet İttifakı’ndan koparılmasına bağlayarak ve hatta sözde parlamenter sistem içerisinde İYİ Parti ile koalisyon dahi kurarak (bu İYİ Parti’yi CHP’den koparmak için zorunlu olabilir) ve İYİ Parti’nin devlet içerisinde kısmi örgütlenmesinin önünü açarak (MHP’ye yaptığı gibi), İYİ Parti’yi kendi genel politikasına bağlamak isteyebilir. Bu politika hem Erdoğan için hem de Akşener için riskli bir politikadır.
Meral Akşener Erdoğan’ın kendisini ve partisini AKP’ye tam yedeklemek istediğini bildiği ve işin başında verilen sözlerin sonradan tutulmama olasılığına karşı daha dikkatli ve ihtiyatlı olacaktır ve bundan dolayı böyle bir işbirliğine direk katılmaktan ziyade, kendi belirlediği bir ismi Genel Başkanlığa getirerek (muhtemelen şu anki İstanbul il örgütü Buğra Kavuncu) ve arka planda kalarak ama Erdoğan ile işbirliğinin kötüye gittiği bir anda tekrar Genel Başkanlığa dönerek Millet İttifakı ile ilişkilere geri dönme taktiğini benimseyebilir. Son dönemde ortaya çıkan manzaranın ve Ümit Özdağ’ın Buğra Kavuncu’yu hedef almasının nedenlerinden bir tanesinin bu olması muhtemeldir.
Böyle bir işbirliği ile Meral Akşener ne kazanacaktır?
Bunları kısaca şöyle belirtmek mümkündür: 1-Erdoğan’ı durduran ve parlamenter sisteme dönüşünü sağlayan lider imajı elde edecek. 2-Partisini küçük koalisyon ortağı da olsa iktidar yapmış bir lider imajı elde edecek. 3-MHP gibi Erdoğan’a yanaşmadığı ve ona her koşulda koltuk değneği olmadığı için milliyetçi cephedeki huzursuzları kendi partisine çekebilecek. 4-En önemlisi de MHP içerisine koalisyon aracılığıyla sızabilecek ve belki de Devlet Bahçeli sonrası MHP’yi ele geçirebilecek olanakları elde edecektir.
Ama bütün bunların Meral Akşener için çok riskli olduğu açıktır. Çünkü Erdoğan’a tekrar seçilmesi ve iktidarını koruması için verilen destek sonrası, Millet İttifakı’na tekrar dönmesinin çok sorunlu olacağı ve eskisi gibi güven vermeyeceği de açıktır.
Halizarda böyle bir açılıma hem Erdoğan hem de Meral Akşener mecburdur. Erdoğan böyle bir açılım ile iktidarını devam ettirmenin , Akşener de partisini daha da büyütmenin peşindedir. Böyle bir açılım yaşanır mı ve yaşanırsa nasıl biter, bekleyip ve göreceğiz. Ama bununla birlikte de böyle bir süreç yaşandığı zaman, Meral Akşener ve İYİ Parti ile ilgili de çok şey öğrenmiş olacağız.
|
|
|
|
|
|
|
|
|