İÇİNDEKİLER 1- KASIM SÜLEYMANİ SUİKASTİ ÜZERİNE 2- AKP’NİN DENGE SİYASETİNİN SONUNA MI DOĞRU 3- CİHATÇI TERÖRİZMİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI 4- “EMPERYALİZM VE TÜRKİYE” KİTABINA ÖNSÖZ
KASIM SÜLEYMANİ SUİKASTİ ÜZERİNE
Yeni yılın ilk günleri, dünya ve Ortadoğu için çok sıcak olaylarla başladı. ABD İran’ın en önemli ve güçlü generallerinden birisi olan ve İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’yi bir suikastle öldürdü. Çok doğal olarak, o günden beri bütün dünya bu suikastin sonuçlarını ve olası gelişmeleri tartışmaktadır. ABD’nin Kasım Süleymani suikastini, onun İran stratejisinden ayrı ele almak büyük bir hata olur. Trump’ın ABD Başkanı seçildikten sonra, İran rejiminin devrilmesi politikasına güçlü bir şekilde sarıldığını ve bunu Başkanlığı süresince temel dış politika haline getirdiğini ve de bu noktada da etkili bir stratejiyi danışmanı Henry Kissinger ile birlikte hazırladığını, başka makalelerde az çok ayrıntılı ele aldık. Süleymani suikasti, Trump’ın İran rejimini devirme stratejisi yolundaki “ara durak”lardan birisini oluşturmaktadır.Yalnız dış politika iç politikadan ayrılmadığı için, bu suikast hem dış hem de iç politikanın kesiştiği ilginç bir yapıya sahiptir. Önce Trump ile ilgili olarak temel bir belirleme yapalım: Trump Birinci Başkanlık dönemini (2017-2020), İkinci Başkanlık dönemi (2021-2024) için bir hazırlık olarak ele almaktadır. Trump asıl riskli ve sonuç alıcı politikalarını İkinci Başkanlık dönemine bırakmaktadır, ki bu politikaların içerisinde İran rejimini yıkma hamleleri de bulunmaktadır. Ama elbette bunun için önce tekrar seçilmesi gerekir. Trump’ın ABD Başkanı olmasının hemen ertesinde , bir hazırlık yapmadan İran rejimini yıkma stratejik hedefini yakına almasının ya da bunu Birinci Başkanlık dönemi içerisine yerleştirmesinin mantıklı ve gerçekçi bir tarafı olmayacaktı. Kaldı ki, seçildikten sonra hep eski dönemin bürokratlarıyla uğraşmış ve devletin farklı bir politikaya geçmesi iç politikada sürekli baltalanmaya çalışılmıştır. Bir yandan politika değişikliğini iç politikada kabul ettirmeye çalışırken, öte yandan da dış politikada İkinci Başkanlık dönemi politikalarına temel teşkil edecek politikaları ya da diğer bir deyişle hazırlık dönemi politikalarını oluşturmaya çalışmıştır. İkinci Dönem için hazırlık politikaları daha bitmemiştir. Trump Birinci Başkanlık döneminde , İkinci Başkanlık döneminin temel politikası olan İran rejimini devirme politikasına hazırlık olarak şunları yapmıştır: Körfez Monarşileriyle birlikte bir “Körfez NATO”su oluşturmuş; Obama döneminde BMGK’nin beş daimi üyesi ve artı Almanya’nın İran ile yapmış olduğu nükleer anlaşmadan (bu anlaşma İran’a ekonomik olarak nefes alma fırsatı veriyordu) çekilmiş ve İran üzerinde ambargoyu ağırlaştırmış; İsrail’i kullanarak KIBY Başkanı Mesut Barzani’yi bağımsızlık referandumuna gitmesini sağlamış ve onu boşa düşürerek, Obama döneminde IŞID aracılığıyla KIBY’ye bırakılan yerleri tekrar Irak Sünnilerine bırakmış ve bu temelde Sünnileri tekrar ayağa kaldırma ve birleştirme politikasını geliştirmiş; bu sonuncu politikanın devamı olarak Türkiye ile anlaşarak bütün cihatçı teröristlerin Türkiye’nin operasyon yaparak Rojava’dan kopardığı bölgede toplanması politikasını devreye sokmuş; Türkiye’yi ama özellikle de Erdoğan ve AKP’yi sıkıştırarak Obama döneminde gibi İran ambargosunu delmesinin kendisi için felaket olacağını ona göstermiş ve baskı altına almış; Katar’a baskı uygulayarak Körfez ittifakına tekrar dönmesini sağlamakta ve baskı yapmakta; Avrupa ülkelerine İran’dan uzak durmaları için baskı yapmakta ve nihayetinde Erdoğan ve AKP’ye önce İran rejimini ve sonrasında da Suriye rejimini devirerek Ortadoğu’yu ABD,Körfez ülkeleri,İsrail,İngiltere arasında bölüşme teklifiyle Türkiye’yi diplomatik olarak tam yanına çekme politikasını uygulamaktadır. Bu süreç daha bitmemiştir. Trump İran’ı bir yandan ABD gücünü direk kullanarak çevrelerken ve yıpratırken, öte tandan da dolaylı güçleri kullanarak zayıflatmak ve yıpratmak istemektedir. İran içerisinde sosyal sorunları kullanarak barışçıl itaatsizlik eylemleri düzenlemek ya da kendiliğinden gelişen bu eylemleri rejime karşı dönüşen eylemlere dönüştürmek ve IŞİD gibi terör örgütlerini kullanarak içeride terör eylemleri organize ederek İran rejimini zayıf göstermek vs. ABD ve müttefikleri son dönemlerde İran’ın etkisinin buluınduğu ülkelerde (Irak ve Lübnan gibi) ve yine başka yerlerde de öyle (Hong Kong , Venezüella gibi) yaygın itaatsizlik eylemleri düzenlemekte ve bu kitle eylemleri üzerinden rejimleri içten zayıflatmaya ve rejimlerin üzerine oturmuş olduğu ittifak politikalarını yoketmeye çalışmaktadırlar. ABD İran’nın dış ülkelerdeki etkinliğini yokederek,onu kendi üzerine büzmeye çalışmakta ve böylece içte ve dışta kuşatarak zayıf düşürmek istemektedir. Ama bu stratejide, ABD gücünün bir noktaya kadar direk kullanılarak İran’nın zayıflatılması kaçınılmazdır. Obama döneminin eksikliklerinden birisi de buydu. Trump ABD gücünü İran üzerinde fazla hissettirerek İran’ı zayıflatan bir politika izlemektedir. ABD’nin bu direk baskısı olmadan rejimin tek dolaylı güçlerle düşürülemeyeceği artık ortaya çıkmıştır. Bu direk güç kullanımı bir bölgesel savaşa dönüşme tehlikesini de içinde barındırmaktadır. İçinden geçilen süreçte Trump için temel sorun, Birinci Başkanlık dönemi ile İkinci Başkanlık döneminin politikalarının nasıl birbirlerine bağlanacağıdır. ABD’nin Başkanlık seçim takvimi, olayların genel çerçevesini belirleyen bir yapıya da sahiptir. Trump bir yandan içeride başkanlık seçimini kazanmak için dış politikadaki olayları kullanmaya çalışırken aynı zamanda İkinci Başkanlık dönemi için hazırlık dönemini de ilerletmeye çalışmaktadır. Dış politika tek iç politikaya bir malzeme sunmamaktadır ama belirlenen ana eksende gelişmesi de sağlanmaya çalışılmaktadır. Nasıl IŞİD lideri El Bagdadi’nin sahneden çekilmesi, bütün cihatçı teröristlerin bir tek cephede birleşmesi politikasına bağlıysa ve bu polkitika da aynı şekilde iç politika malzemesi yapıldıysa aynı şekilde Kasım Süleymani süikastı bir yanıyla iç politika malzemesiyken diğer yanıyla da İran üzerinde baskıyı direk arttırma ve onu zayıflatma politikasının geliştirilmesi ve sürdürülmesidir. Bu suikasti ABD daha şiddetli bir karşılık vermek için, İran’ın sert tepki vermesi için bir tür provokatif eylem olarak tasarlamıştı.Ama İran halkın gazını alan bir eylemle ABD ile direk karşılaşmaktan çekinerek bu süreçten çıkmaya çalışmaktadır. Bu suikast bir diğer yönüyle de ABD’ye Ortadoğu’ya tekrar asker gönderme bahanesine de yolaçmış ve savunma görünümü altında asker tahkimini geliştirmiştir. ABD Başkanlık seçimlerine kadar bu tür olayların daha da yaşanacağı ileri sürülebilir ve Trump’ın tekrar seçilmesinden sonra da bu günler İran için belki de en iyi günler olacaktır. Çünkü Trump’ın İkinci Başkanlık dönemi kaçınılmaz savaş dönemi ve İran için çok sıkıntılı bir dönem olacaktır. İran akıllı hareket etmediği taktirde Suriye’ye dönüşebilir. Bu suikastin amaçlarını kısaca özetlersek eğer: İran üzerindeki baskıyı sürdürmek ve arttırmak, İran’nın dolaylı stratejisini baltalamak ve ABD’de Başkanlık seçimlerini kazanmak için propaganda malzemesi elde etmektir.
DEVRİMCİ BÜLTEN
|