[ Kurdî   English   Francais                                 PROLETER DEVRİMCİLER KOORDİNASYONU (PDK)  29-05-2023 ]
{ komunistdunya.org }
   Açılış_sayfanız_yapın  Sık_Kıllanılanlara_Ekle

 Site Menü
   Ana Sayfa
   Devrimci Bülten
   Yazılar / Broşürler
   Açıklamalar
   Komünist Hareketten
   İlerici / Devrimci       Basından
   Kitap - Broşür PDF
   Sanat
   Görüşler

 Arşiv - Ara
   Arşiv
   Sitede Ara

 İletişim
   Bağlantılar
   Önerileriniz

_ _
{ }


_ _
{ Son Yazılar }
Devrimci ve Demokrat...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Say...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
EMPERYALİZM VE TÜRKİ...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrımcı Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
Devrimci Bülten Sayı...
_ _
{  Devrimci Bülten Sayı 59(3) }
| Devrimci Bülten

BATI EMPERYALİSTLERİNİN "IŞİD KOMPLOSU" VE PKK'NİN STRATEJİK DURUMU

 K.Erdem


Batı Emperyalistlerinin IŞİD komplosu, PKK'nin stratejik durumunu ciddi bir şekilde tehdit etmektedir ve bu komplo tarihsel çapı ve derinliği itibariyle "1999 Komplosu"yla aynı düzeydedir.

İçinden geçilen konjonktür, Barış Süreci'nin başlangıcından çok daha farklı bir yere ve düzeye gelerek , Ortadoğu coğrafyasındaki güçler arasındaki ilişkilerin yeni bir analizini zorunlu hale getirmiştir.

IŞİD'in Irak ve Suriye'de Batı tarafından güçlendirilmesinden sonra ortaya çıkan yeni durum, Barış Süreci'nin başındaki "politik kodlar"dan farklı kodlar içermektedir. IŞİD Batı'nın bir tür "B Planı"dır ve bu "B Planı" , AKP'nin Barış Süreci'yle test edilen asıl niyeti ve karakterinin açığa çıkması sonucunda devreye sokulmuştur. AKP Batı'nın 20 yıllık İran planını boşa çıkarmış ve üstüne üstlük Türkiye'yi Batı'dan koparmaya çalışan bir politika içerisine girmiştir.

Barış Süreci'yle gerçek doğası ve Batı karşıtı konumu açığa çıkan AKP'nin, İran'la birlikte durdurulması politikası, Batı tarfından Gezi eylemlerinden sonra devreye konulmaya başlanmıştır. Gülen Cemaati'nin 17 ve 25 Aralık  Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonlarını , MİT tırlarına jandarma baskınını,son dönemlerde yine Almanya'nın Türkiye'yi dinlediğinin sızdırılmasını vs. bu temelde ele almak doğru olacaktır. Batı'nın "B Planı"nı devreye sokmasıyla birlikte, IŞİD inanılmaz bir şekilde hızlı büyümeye başlamıştır. 

Aslında bölgede İran ve etki alanına (Irak ve Suriye) karşı bir zayıflatma ve denge unsuru olarak düşünülen IŞİD,AKP'nin Barış Süreci'yle ve Suriye İçsavaşı'yla Batı-karşıtı karakteri ortaya çıkınca,IŞİD planı içerisine AKP ve PKK de yerleştirilmiştir.Bütün politik göstergeler IŞİD'in, Türkiye'nin dışlandığı bir "NATO gizli planı ve operasyonu" olduğunu ortaya koymaktadır.

 

Batı'nın IŞİD Komplosu'nu ve planını anlayabilmek için, eski planlarını anlamak ve bu temelde bir karşılaştırma yaparak olayların genel  çerçevesini ortaya koymak daha iyi bir yöntem olacaktır. 

Batı'nın ilk bölge planı neydi?

Bu plan , PKK Genel Başkanı Sayın Abdullah Öcalan'ın yakalandığı dönemdeki plandı.Bu plana göre, PKK Kuzey Kürdistan'da pasifize edilerek, Türkiye'nin AB'ye girmek için  gerekli olan reformları yapması, çatışmasızlık ortamı yaratılarak sağlanacaktı.PKK mücadelesi de legal sınırlar içerisine çekilecekti. Pasifize edilen PKK , Batı'nın Irak müdahalesi sırasında KDP-YNK blokuna sorun çıkaramayacak düzeye getirilmiş olacaktı.Zaten KDP ve YNK, 1996'dan itibaren barıştırılarak yanyana getirildi ve PKK karşısında güçlü bir blok oluşturması sağlandı.

1999 Komplosu'yla Kuzey ve Güney Kürdistan'da pasifize edilen PKK, İran'a yönlendirilerek Rojhilat'la yetinilmesi sağlanarak,olası bir Suriye rejiminin düşüşünde KDP'nin burada güçlenmesi ve iktidarlaşması planlanıyordu.AB üyesi olan bir Türkiye de, Güney Kürdistan ve Rojava'daki KDP iktidarını kabul ederek ve AB'nin avantajını kullanarak sınırlarını koruma olanağı elde etmiş olacaktı.Hatta AB üyesi bir Türkiye, KDP'nin Rojava'ya yerleşmesine ve buranın PKK'nin eline geçmemesine de yardımcı olacaktı ve de Batı bu politikayı destekleyecekti."1999 Komplosu" PKK'yi Kuzey,Güney ve Rojava Kürdistan'dan çıkarma ve Rojhilat'a sürme hareketiydi.Rojhilat Türkiye'ye en uzak Kürdistan bölgesi olduğu için de, PKK'nin Türkiye'yi tehdit etmesi en aza indirilmekle birlikte,Batı'nın İran'ı zayıflatma politikasına da PKK angaje edilmiş olacaktı.

Batı Emperyalistlerinin Türkiye'yi AB üyesi yaparak, İran,Irak ve Suriye'yi kuşatma ve bu ülkelerdeki rejimleri değiştirme  planını, 2000'li yıllarda boşa çıkaran  AKP iktidarı olmuştur.Batı yanlısı gibi görünen AKP, aslında alttan alta Türkiye'yi Batı'dan uzaklaştıran bir aldatma politikası uygulamıştır. İlk başta  ABD ve  AB,AKP'nin bu aldatma politikasını anlamamışlardır.Bu noktada bir çok politik sorun (İran'ın askeri nükleer programı, Suriye İçsavaşı,Barış Süreci ve Türk iç politikasındaki baskıcı ve otoriter politikaların gelişimi, Türkiye'nin de gizli bir nükleer askeri program başlatması vs.) aracılığıyla AKP'yi test eden Batı, AKP'nin aslında Batı'yı oyalamakta olduğunu ve Doğu'ya doğru kaydığına kanaat getirerek, 2013 Haziran'ından itibaren yeni bir politikaya yönelmiştir. Bu politika Barış Süreci'nin başında, AKP ile PKK'nin çatışmasızlık ortamı yaratarak,Türkiye'nin AB'ye doğru reform yaparak ilerlemesi ve PKK'nin de bu ateşkesle serbest kalan güçlerinin Rojhilat'a yönlendirilmesinden farklıdır. Artık Batı Emperyalistlerinin çıkarı,AKP ile PKK'nin ateşkes yapmasında değil, çatışmasında yatmaktadır.İşte Batı'nın IŞİD komplosu tam da bu noktada yatmaktadır.

Batı Emperyalistlerinin IŞİD komplosu, PKK Genel Başkanı Sayın Abdullah Öcalan'ın ve PKK Önderliği'nin son on beş yılda büyük bir emek ve fedakarlıkla geliştirdikleri ve büyük bir kazanıma dönüştürdükleri, "PKK'nin Stratejik Denge Konumu Politikası"nı tehdit etmektedir.IŞİD'i büyük bir provakasyon ve aldatma unsuru olarak kullanan Batı,kendi kontrolü dışında bulunan güçleri zayıflatarak bir yandan istediği çizgiye getirmekte, öte yandan da bazı güçleri tasfiye etmek istemektedir.

O halde Batı Emperyalistleri IŞİD komplosuyla tam olarak neyi hedeflemektedirler?

Batı Emperyalistleri IŞİD aracılığıyla, İran ve Türkiye'yi zayıflatma, PKK'yi zayıflatarak ve bağımsız konumunu yokederek daha fazla kendilerine bağlayarak KDP'nin stratejik alanını genişletmeyle birlikte, Suriye'de Esad rejimini devirmek için kendilerine bağlı bir muhalefeti oluşturmak için gerekli zamanı ve olanağı elde etmek istemektedirler.

AKP'nin Batı-karşıtı karakterinin ortaya çıkmasıyla birlikte, Ortadoğu'da Batı-karşıtı geniş bir düşman cephesi ortaya çıkmış durumdadır ve AKP-PKK ateşkesi artık Batı'nın stratejik konumunu güçlendiren değil,AKP ve PKK'nin stratejik konumunu Batı'nın aleyhine güçlendiren bir yapıya bürünmüş durumdadır.Batı'nın stratejisine göre AKP-PKK ateşkesi,Türkiye'yi Batı'ya stratejik olarak bağlayarak,PKK'nin güçlerinin Rojhilat ve bununla birlikte de İran'ın zayıflatılması için serbest bırakacaktı, ancak ateşkes süreci, Rojava'nın sağlamlaştırılmasına ve Rojhilat cephesinin ertelenmesine ve AKP'nin Batı-karşıtı yeni rejiminin sağlamlaştırılması aracına dönüşmeye başladı. 

İşte Batı bu düşman cephesini, politik aldatma temelinde,önce  IŞİD'i bir "gerilla hareketi" gibi  kullanarak  bölmeye çalışarak, zayıf düşürmek istemektedir. IŞİD aracılığıyla zayıf düşürülen güçler, daha sonra etrafı çevrilerek bağımlı bir şekilde ayağa kaldırılmaya çalışılmaktadır.Hiç kuşkusuz bazıları da tamamen tasfiye edilerek,yerlerine yeni güçler yerleştirilmek istenmektedir.Örneğin Suriye'de ÖSO'cular ve El Nusra önce IŞİD tarafından zayıfatıldı,sonra ayağa kaldırılması ve tamamen Batı'ya bağlı hale gelmesi için yeni bir program başlatıldı.ABD Kongresi tamamen Batı'ya bağlı,Türkiye ve Suudi Arabistan'ın dışlandığı yeni muhalefeti örgütlemek için 500 milyon doları onayladı.Aynı durum KDP için de geçerlidir. IŞİD'in Şengal saldırısıyla Türkiye'den kopartılan KDP,PKK karşısında ağır silahlarla güçlendirilerek , İngiltere ve  Almanya tarafından eğitimine hız verilerek PKK karşısında daha da güçlenmesi sağlanmaktadır.Suriye'deki yeni muhalefet güçlendiği zaman Esad devrilecek,Rojava'da PKK yeterince zayıflatıldığı zaman ve KDP'nin güçlendirilmesi tamamlandığı zaman,"Rojava'yı IŞİD'den temizleme" görünümü altında KDP Rojava'da iktidarlaştırılmaya çalışılacaktır.

PKK 2011'in Sonbaharı'nda İran ile elde ettiği ateşkesle ve 2013'ün başında Türkiye ile elde ettiği ateşkesle,Ortadoğu'da bütün Batı-karşıtı güçlerin tek bir cephede toplanmasına ve Batı-karşıtı stratejik bir durumun oluşmasına neden olmuştur.İşte IŞİD aracılığıyla Batı, bu Batı-karşıtı cepheyi, önce PKK-Türkiye daha sonra da PKK-İran savaşını kışkırtarak parçalayıp güçten düşürerek, Batı yanlısı yeni güçlerin üste çıkmasına ve bölgenin kontrol altına alınmasına çalışmaktadır.

9 Haziran 2014 Musul saldırısından önce IŞİD'in Rojava'ya saldırısının amacı, Türkiye'nin IŞİD'le ilişkilenmesini sağlamaktı.Rojava'ya saldıran bir IŞİD'e yanaşan ve onunla birlikte Barış Süreci'nin sonunda PKK'ye bir kuşatma ve bastırma hareketi planlayan Türkiye,Batı'nın politik tuzağına düştü.Batı'nın buradaki amacı,bir yandan Türkiye'yi IŞİD'le ilişkilendirerek dünya kamuoyunda Erdoğan ve AKP'yi teşhir etmek, öte yandan da PKK Önderliği'nin kafasını karıştırarak,IŞİD'in arkasında AKP'nin olduğu inancını yerleştirerek, içinden geçtiğimiz süreçteki gibi IŞİD'in saldırılarının şiddetinin artmasıyla, ateşkesin sonlanmasını sağlamaktır.

IŞİD Rojava'yı bırakıp Musul'a yönlendirildiği ve Irak'ta iktidarlaştırıldığı zaman,son dönemlerde tekrar Rojava'ya dönmeden önce Batı'nın iki önemli sorununu çözdü.Bağdat'a baskı yaptırılarak Maliki hükümeti düşürüldü ve Batı'ya daha yakın bir hükümet kuruldu.Daha sonra da Şengal saldırısıyla KDP, AKP ve Türkiye'den kopartıldı.İşte içinden geçtiğimiz süreçte IŞİD'in Batı tarafından Rojava'ya saldırtılmasının ve bu saldırının şiddetinin asıl nedeni, IŞİD'le ilişkilenen AKP'nin bu saldırıların arkasında olduğu algısının oluşturularak, Barış Süreci'nin son bulmasını sağlayarak,şiddetli bir Türkiye-PKK savaşını kışkırtmaktır.


PKK'nin Barış Süreci'ni bu koşullarda sonlandırması,Batı'nın bir politik tuzağı olup,PKK'nin tek kelimeyle stratejik yıkımına neden olacaktır.PKK Türkiye ile savaşa tutuştuğu andan itibaren kendisini dört cephede yıkıcı bir savaş içerisinde bulabilir. Buna göre:

1- Batı Emperyalistleri "IŞİD Komplosu"yla, AKP-PKK ateşkesini bozduktan sonra ve her ikisini şiddetli bir savaşın içine çektikten sonra, IŞİD'i daha fazla İran'a yaklaştırarak ve Musul ve Kerkük ile Bağdat arasında bulunan bölgeden ve  Rojhilat üzerinden İran'a saldırtmaları büyük bir olasılıktır.Rojhilat'ta Rojava katliamının aynısını yapacak olan IŞİD'i durdurmak ve Rojhilat'ı savunmak için PKK müdahale etmek zorunda kalarak,İran ile olan ateşkes bozulacaktır. İran IŞİD karşısında savaşan PJAK'ın bu savaş içerisinde iktidarlaşacağını bildiği için hem PJAK'a hem de IŞİD'e karşı savaş ilan edecektir.Suriye'de Esad'ın yaptığı gibi.Böylece PKK Türkiye ile savaştan sonra, İran ile de savaş içerisine IŞİD aracılığıyla çekiliş olacaktır.

2-AKP Batı'nın bu planını  yani PKK'yi Türkiye'den sonra İran'la savaşa sokma planını bildiği için,PKK ile savaşmakta daha fazla isteklidir.IŞİD,Türkiye ve İran'la savaşa tutuşacak bir PKK, güçlerini dağıtacağı için Türkiye karşısında daha zayıf bir profil izlemek zorunda kalacaktır.AKP Batı'nın bu planlarını bildiği için,Türkiye'nin IŞİD'la ilişkilenmesi algısının sürmesini ve PKK'nin ateşkesi bozmasını istemektedir.AKP Batı'nın IŞİD aldatmasını,PKK'ye karşı bir aldatmaya dönüştürerek karşılık vermektedir.

3-Türkiye,İran ve IŞİD'la savaş içerisinde olan bir PKK karşısında,bir yandan Batı'nın desteğini bir yandan da Türkiye'nin desteğini elinde bulunduran KDP, Rojava için daha cesur adımlar atarak, "IŞİD'i temizleme görünümü" altında ve hatta yer yer PYD ile de savaşarak Rojava'ya yerleşecektir.Türkiye'nin Irak ve Suriye Tezkeresi'nin amacı da "IŞİD'la mücadele görünümü altında PYD ile savaş" olduğu için,bu noktada KDP ile AKP'nin planları uyumlu hale gelmektedir ve Batı da KDP'nin Rojava'ya yerleşmesini istemektedir.Böylece Rojava'da AKP-KDP-Batı Emperyalistleri bloku, farklı amaçlar güderek bir tek cephe oluşturacaklardır. Zaten Batı IŞİD'i Şengal'e ve ardından Mahmur'a saldırtarak KDP için bir baş ağrısı olan Mahmur Kampı'nı da boşalttırmıştır. Mahmur Kampı'nın KDP'ye yarayacak bir şekilde boşalttırılması, gelecekte Rojava'da olacakların habercisidir.IŞİD, Türkiye ve İran'la savaşa tutuşan bir PKK, KDP'nin tecritten çıkışını durduramaz ve onu kontrol altında tutma yeteneğini de kaybedecektir.Tarih göstermiştir ki, tecritten çıkan bir KDP,her zaman bölge ve emperyalist devletlerle birlikte hareket ederek , PKK'nin stratejik durumunu kötüleştirmiştir.Batı Emperyalistlerinin amacı,nasıl Irak işgalinden önce "1999 Komplosu"yla PKK'de güç indirimi yaparak,Irak işgali sırasında KDP ve YNK'ya alan açtılarsa,aynı şekilde "IŞİD Komplosu"yla da PKK'de güç indirimi yaparak,Suriye'nin gelecekte işgali ve Esad rejiminin düşmesi sırasında KDP'nin Rojava'ya yerleşmesini sağlamaktır.Çünkü Batı Güney Kürdistan petrollerini gelecekte dünya piyasasına, Rojava ve Kuzey Suriye üzerinden taşıyarak hem KDP ile sratejik ilişkileri güçlendirmek hem de Türkiye'yi By Pass etmek istemektedir.

4-Ortadoğu'da dört cephede savaşa tutuşan bir PKK, HDP üzerindeki politik kontrolünü yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.Serbest kalan HDP, CHP ve AKP arasına sıkışacaktır.Batı Emperyalistlerinin amaçlarından bir tanesi de HDP'yi stratejik olarak PKK'den kopartarak, CHP'ye yanaştırmak ve Erdoğan ve AKP'nin seçim yoluyla düşürülmesinde CHP'ye koltuk değneği yapmaktır.

5-IŞİD'in Türkiye'yi tehdit ettiği bir sırada PKK'nin ateşkesi bozması, Türkiye kamuoyunda "PKK fırsatçılığı" olarak algılanarak, HDP'nin bütün politik kazanımlarını boşa çıkartacaktır.PKK'nin IŞİD'la aynı anda saldırması, devlet tarafından IŞİD öfkesinin PKK ve HDP'ye ve de genel olarak devrimci-demokratik harekete yönlendirilmesine neden olacaktır ve bu durum Türkiye'de milliyetçi-muhafazakar yükselişe zemin oluşturacaktır.

6-En vahim durum ise,dört cephede savaşa tutuşan PKK'yi tamamen tasfiye etmek fırsatı görüntüsünün ortaya çıkmasına neden olmasıdır.Bu noktada AKP, PKK'ye karşı savaşı "topyekün savaşa" çevirerek, Barış Süreci'nin başında Erdoğan'ın sinyalini verdiği, "Abdullah Öcalan'ın idamını" gündeme getirerek ve hatta bu öneriyi TBMM'ye getirerek ve kabul ettirerek,savaş alanında PKK'nin moralini bozmak ve iç politik karışıklığa düşmesi için kullanmaya başlayacağı gibi, bunu infaz da edebilir.

7-Dört cephede savaşa tutuşan PKK karşısında, "APO'nun idamını" takvime bağlayacak olan AKP,önce Sayın Başkan ile PKK Önderliği'ni karşı karşıya getirmeye çalışarak, Başkanlık Konseyi içerisinde klikleşmeleri hedefleyecektir. Daha sonra da PKK ile HDP'nin cepheleşmesine neden olmaya çalışarak,Kürt hareketi saflarında genel bir karışıklığı  hedefleyecektir.Artık PKK ve HDP tabanındaki provakasyonları da saymıyorum. Tabanı harekete geçirecek "Paris Suikasti" gibi   provakasyonlar, kontrolü zor bir hareket ortaya çıkaracaktır.


8-Batı Empryalistlerinin amacı, Abdullah Öcalan'ı  Erdoğan ve AKP'ye astırıp, Kürtler ile AKP arasındaki bir barışı ileride imkansız hale getirip, PKK'yi daha fazla Batı'ya muhtaç edecek bir pozisyona sokmaktır. Öte yandan Kürtler ile AKP arasındaki böyle bir düşmanlık,AKP içerisindeki Kürtleri daha fazla HDP'ye ve HDP'yi de daha fazla CHP'ye doğru itecektir. CHP de Batı'yla stratejik ilişkileri tekrar geliştiren ve kurumsallaştıran yeni bir ağırlık merkezi haline getirilmeye çalışılacaktır.

Batı Emperyalistlerinin IŞİD provakasyonu ve aldatmasıyla,PKK'nin AKP ile ateşkesi sonlandırması,PKK için jeopolitik bir felaket ve tek kelimeyle stratejik bir yıkım potansiyeli taşımaktadır.

 Peki daha farklı bir strateji mümkün müdür?

Evet mümkündür.Hem de Sayın Başkan'ın Stratejik Denge Konumu ve Demokratik Ulus politikasıyla uyumlu başka bir strateji mümkündür.Bu politikanın daha iyi anlaşılabilmesi için tarihin bir başka döneminden bir örnek vereceğiz.

Bugün PKK'nin uygulamış olduğu ve Realpolitik'e tekabül eden politikanın tarihte birçok benzeri vardır.Realpolitik, bölgesel ya da uluslararası güç eşitlenmesinin yaşandığı dönemlerde, her iki düşman kamptan bağımsız  ve birini diğerine karşı dengeleyerek hareket etme temeline dayanan bir politikadır.Realpolitik'in bağımsızlığı ve stratejik gücü, bu konumlanmadan kaynaklanmaktadır.PKK'nin ve Kürtler'in bugünkü durumunun aynısını, Kurtuluş Savaşı sırasında Türkler ve Kemalist Hareket yaşamıştır.

1919 yılının başlarından itibaren Türkiye'nin işgal edilmesi başlayınca, Kemalist Hareket Batı'yı sınırlandırmak için Sovyet Rusya'ya yanaşmaya başladı.Ama Sovyet Rusya da Türkiye'de TKP aracılığıyla bir Bolşevik devrim düşünüyordu ve Kemalist harekete fazla taviz vermek istemiyordu.Ancak Kafkaslar'da yeterince güçlü olmadığı için Kemalist Hareketi de hemen karşısına almak istemiyordu.Sovyet Rusya anlaşmak için Kemalist Hareket'e çok ağır koşullar ileri sürdü.Kemalist Hareket Sovyet Rusya'yı Batı karşısında kendisine daha fazla bağlamak ve istediği stratejik pozisyonu elde etmek için, Sovyet Rusya'ya Kafkasya'da "bedel yükseltme" politikası uyguladı. 


Sovyet Rusya'nın Kafkasya'da ilerlemesini durdurmak ve stratejik konumunu zayıflatmak için Türkiye Sovyet Rusya ile ilişkileri keserek,28 Eylül 1920'de Ermenistan mevzilerine saldırı düzenledi. Bu saldırılar 30 Ekim'e kadar sürdü ve Türkiye Kars şehrini ele geçirdi.Ermenistan'ın barış isteği Gümrü'nün teslim edilmesine bağlandı.Bunu kabul etmeyen Ermeniler karşısında harekat devam etti ve önce Gümrü,sonra da Iğdır alındı.Kasım ayında Ermenistan barış şartlarını kabul etti.

3 Aralık 1920'de Gümrü Anlaşması ile Ermenistan, Sevr'in kendisine verdiği illerden vazgeçti.Daha sonra bu sınır Kars ve Moskova anlaşmaları ile kabul edildi.Bu anlaşma Doğu'dan gelecek bir saldırı ihtimalini ortadan kaldırdığı için bir kısım birliğin Yunan cephesine kaydırılmasına imkan tanımıştır ve I. ve II. İnönü Muharebelerinde kullanılmışlardır.

Ankara Hükümeti Kafkasya'da Sovyet Rusya'yı zayıflatma politikasına Gürcistan politikası ile devam etti.Kızıl Ordu'nun 25 Şubat 1921'de Gürcistan'a girmesinden sonra,eski yönetim Ankara Hükümeti'ne yardım karşılığı Artvin ve Ardahan'ı vereceğini belirtti.Ankara Hükümeti hemen kabul etti ve buraları işgal etti.Sovyet Rusya Türkiye ile savaşmak istemedi çünkü Türkiye aynı tarihlerde Batı Emperyalistleri ile Londra Konferansı'nda görüşmeler sürdürüyordu. Türkiye'nin Batı ile anlaşması olasılığından çekinen Sovyet Rusya, 16 Mart 1921'de Türkiye ile Moskova'da Dostluk ve Kardeşlik anlaşmasını imzalayarak Kars,Artvin ve Ardahan'ı Türkiye'ye bıraktı. Kemalist Hareket Sovyet Rusya ile elde ettiği Mosova Anlaşması'na dayanarak, Batı'nın Sevr planını boşa çıkarttı.Bu tipik bir Realpolitik hareket tarzıdır ve bugün Sayın Başkan'ın önderliğinde PKK'nin uygulamış olduğu stratejik denge politikasının bir benzeridir.

Bu durumu bugüne uygularsak eğer, PKK Türkiye ile ateşkesi bozmaktan ziyade,IŞİD'in karakterini ve provakatif yapısını ortaya koyarak, IŞİD'in her iki tarafı da hedeflediğini belirterek IŞİD'i ortak düşmana çevirmelidir. IŞİD'in ortak düşmana çevrilmesi,AKP'nin ateşkesi bozmasını da zorlaştıracaktır. Türkiye ile ateşkesin devam etmesi,Batı'nın IŞİD aracılığıyla Rojhilat üzerinden PKK'yi İran ile karşı karşıya getirmesini de zorlaştıracaktır.Böyle bir provakasyon olsa bile,Türkiye ile savaşta olmayan bir PKK'nin üzerine İran fazla gitmek istemeyecektir.İran ile tam cepheleşmeyen ve Rojhilat'ta, Rojava’da olduğu  gibi sadece  bir savunma savaşı yürüten PKK'yi, Türkiye ve KDP de karşısına almak istemeyecektir.

IŞİD'in ortak bir düşmana çevrilmesi politikasını doğru anlamak gerekir. PKK'nin AKP'ye IŞİD'e karşı birlikte savaşalım önerisini , AKP zaten reddedecektir. IŞİD'in "ortak düşmana çevrilmeye çalışılması" politikası , AKP ile bir stratejik ilişkiye girme olarak düşünülmemelidir. Tam tersine Bu politika AKP'ye karşı, "savaş dışı araçlarla mücadele etmeyi" ve onu baskı altına almayı içermektedir. Bu politika, AKP'nin isteklerini ve gerici siyasetini kabul etmeden ve tam tersine "demokratik siyaset" ve barışcıl araçları kullanarak, onu hem iç hem de dış politikada teşhir ederek ve de baskı altına almaya çalışarak ateşkesin devamını sağlamaya çalışmak olarak tanımlanabilir. Bu tür bir politika, AKP'yi Türkiye halkının geniş kesimleri içerisinde de teşhir etmeye olanak sağlayacaktır. AKP zamanla büyük bir ikilemle karşı karşıya kalacaktır : İŞİD'e karşı savaşmadığı zaman onunla ilişkilenme algısı daha fazla oluşacak ve Türk halkı içerisinde de desteğini kaybedecektir. Ona karşı mücadele ettiği zaman PKK'nin siyasal pozisyonunu güçlendirmiş olacaktır. İŞİD'i ortak düşmana çevirme politikası, AKP ile dolaylı mücadele ve onu baskı altına alma politikası olacaktır. Aynı zamanda bu politika PKK'nin Barış Süreci'nin ruhuna daha fazla uyduğunu gösterecektir.

PKK'nin önceliği,Türkiye ile ateşkesi bozmak değil,bütün Batı-karşıtı güçleri (Türkiye,İran, Suriye,Irak) IŞİD karşısında tek bir cephede toplamak ve Batı'nın elinde "IŞİD oyuncağı"nı almak olmalıdır.Böylece Demokratik Ulus temelinde bütün milliyetleri ve halkları biraraya getiren ve IŞİD tehditini ortadan kaldıran bir PKK,bu mücadele içerisinde hem stratejik konumunu güçlendirmiş olacak, hem de Batı Emperyalistlerini Ortadoğu'da daha fazla çaresiz hale getirerek,kendisine daha fazla bağlamış olacaktır.İran sorununda Batı zaten PKK'ye muhtaçtır ve Ortadoğu'da IŞİD planı bozulan Batı'nın stratejik durumu kötüleşeceği için , PKK'ye daha fazla taviz vermek zorunda kalacaktır.Bu durum, Rojhilat cephesinin ne zaman açılacağı kararının sürekli PKK'nin elinde kalmasına neden olacaktır ve Rojhilat PKK'nin stratejik konumunun en iyi olduğu dönemde açılmış olacaktır.

Kısacası öncelikle, bütün Batı-karşıtı güçler ile stratejik değil taktik ilişkiler sistemi içerisinde,IŞİD'i bölge için bir tehdit olarak ortadan kaldırarak ve bu temelde Batı Emperyalistlerini zayıflatarak Batı'ya bir "bedel yükseltme" politikası uygulamak ve de Batı'yı Ortadoğu'da sıkıştırmak;daha sonra sıkışan Batı'yla en iyi anlaşma koşullarını elde ederek, Türkiye ve İran'a karşı seferber olmak.Bu strateji bölge devrimini tetikleyerek orta ve uzun vadede Ortadoğu Demokratik Konfederalizmi'ne götürecektir.

Sayın Başkan'ın stratejik denge ve Demokratik Ulus politikası bunu gerektirmektedir.Yok eğer PKK,Batı'nın provakasyonuna gelerek, IŞİD'in arkasında Türkiye'nin olduğunu ileri sürmeye devam ederek ateşkese son verirse,PKK 1999 yılından çok daha büyük bir darbe yemekle ve bölge devrimini en azı onbeş-yirmi yıl geriye götürmekle yüzyüze kalmış olacaktır. PKK Önderliği'nin Türkiye ile ateşkesi sonlandırmadan önce, en azı yüzde defa düşünmesi gerekmektedir.Çünkü bugünkü konjonktür,Barış Süreci'nin başındaki konjonktürün tam tersi  durumundadır.








|
_ _